ABD’den sonra Putin’in gözü Avrupa seçimlerinde

KEREM TÜRKMEN 12 Ocak 2017 GÖRÜŞ

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) seçimlerde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in rolünü tartışmaya devam ediyor. Putin ise 2017’de 3 kritik seçimin yaşanacağı Avrupa’ya şimdiden gözünü dikmiş durumda.

Avrupa’da seçim sezonu yaklaşırken Avrupa’da Putin’in gözü popülist sağ ve aşırı sağ adayların başarısında. Son 4 yıldır desteklediği ve ilişkilerini derinleştirdiği adayların Fransa’da, Hollanda’da ve hatta Almanya’da güçlenmesi Rusya’nın yaşlı kıtadaki ağırlığını önemli ölçüde arttıracak.

Fransa’da aşırı sağcı Marine Le Pen ve popülist sağın adayı François Fillon, Hollanda’da Geert Wilders 2017’de yapılacak seçimlere favori olarak giriyor. Bu adayların kazanması aynı zamanda Putin’in de zaferi olacak. Ruslar, Almanya’da ise göçmen karşıtı partileri destekleyerek Alman Şansölye Angela Merkel’i zorda bırakmak istiyor.

Putin’in en büyük iki silahı yakın ilişki kurduğu siyasetçiler, artık varlığı gitgide hissedilen Moskova’nın finanse ettiği medya grupları. Ayrıca, Alman ve Fransız istihbarat örgütleri Rusya’nın tıpkı ABD’de olduğu gibi Avrupa’daki seçimleri etkilemek için hacker ordusunu kullanmasından çekiniyor.

Brexit ve Trump sonrası tüm Avrupa’da mevcut Uluslar arası düzeni sorgulayan popülist siyasi figürler yükselişini sürdürüyor. Wilders’ten Le Pen’e, Orban’dan Farage’a kadar tüm bu liderler Putin’i “idol” olarak tanımlıyor.

Georgia Üniversitesi’nden Cas Mudde, Avrupa’daki popülist liderler için Putin’in cazibesini şu sözlerle aktarıyor: “Onun gücünü, muhafazakar değerleri güçlü şekilde savunmasını, milliyetçiliğini ve özellikle İslam karşıtı söylemlerini beğeniyorlar.” Putin ise hala soğuk savaş 2.0’in iki kutupundan biri olarak gördüğü Rusya’nın çıkarları için bu liderleri destekliyor.

Putin’in Avrupa politikası iki maddede özetlenebilir. 1) AB projesinin zayıflaması ve güçlü ulus-devletlerin öne çıktığı bir Avrupa’nın teşvik edilmesi 2) Avrupa ile ABD arasındaki transatlantik ittifakın zayıflatılması .

Putin’in Batı politikasının kökleri Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından yaşadığı hayal kırıklığına dayanıyor. 90’larda Rusya’nın aşağılanmasını, 2000’li yıllarda Rusya’nın nufüzu altındaki ülkelerin bir bir Batı ittifakına yakınlaşmasını izleyen Putin intikamını almakta kararlıydı.

2004’te Ukrayna’da ‘Turuncu devrim’ ile yüzünü AB’ye dönmüştü. Gürcistan’da Avrupa yanlısı Saakaşvili’nin seçilmesi, Baltık ülkelerinin NATO’ya ve AB’ye katılması, Ortadoğu’da Rusya’ya yakın rejimlerin birer birer yıkılması Rusya’nın rövanş alma isteğini daha da arttırdı.

Putin için Batılı güçler ‘demokrasi’ anlatısıyla eski Sovyet ülkelerini birer birer Rusya’nın elinden alıyordu. 2013’te Ukrayna’da ‘Maiden’da Avrupa yanlısı göstericilerin AB bayraklarıyla rejimi devirmesi ise Putin için bardağı taşıran son damla oldu.

Soğuk savaş 2.0

2012’den itibaren ülkesinde mutlak bir hakimiyet kuran Putin için artık yeni soğuk savaşı başlatmanın vakti gelmişti. Ancak, soğuk savaş 2.0 konvansiyonel silahların yerini enformasyon ve siber savaş almıştı.

Putin başta Russia Today’in amiral gemisi olduğu devasa medya yatırımlarıyla Avrupa’da siyasi söyleme etkilemeye çalıştı. İlk yıllarında Rusya’nın propaganda kanalı olarak görülen Russia Today önce ismini RT olarak değiştirdi, daha sonra küresel bir izleyici kitlesine hitap edebilmek için yayın politikasını değiştirdi.

Putin’in medyası kısa süre içinde küreselleşme karşıtı grupların, ana akım medyada yer bulamayan sol entellektüellerin platformuna dönüşmüştü. Ancak, göçmen ve İslam karşıtı siyasal akımların yükselişiyle birlikte Putin’in medya imparatorluğu da keskin bir viraj alarak Avrupa’da popülist sağ ve aşırı sağ kitlenin medya platformuna dönüştü.

Putin’in propaganda ordusuna tüm Avrupa dillerinde yayın yapan Sputnik kısa süre önce katıldı. Fransa’da aşırı sağcı bir haber sitesinden İtalya’daki göçmen karşıtı bloga kadar kadar onlarca ülkede sayısız medya yatırımının arkasında artık Rusya var. Aşırı sağın haber ağlarının arkasında sadece söylem olarak değil finansal olarak da Rusya’nın varlığı biliniyor.

Örneğin, Fransızca ve ingilizce yayın yapan Rus haber ajansı Sputnik ve RT gibi medya kurumları aşırı sağcı haber siteleri ve televizyon kanalları tarafından da alıntılanıyor. Geçen yıl Rusya’nın Fransa Büyükelçiliği’nin aşırı sağcı medya kurumlarına her yıl yaklaşık 400 bin euro yardımda bulunduğu da ortaya çıkmıştı.

Aşırı soldan aşırı sağa keskin viraj çelişkili görünse de, Putin’in “Nato ittifakını zayıflat, AB’nin içindeki bölünmeyi arttır, Batı ülkelerinde merkez partileri zayıflat.” olarak özetlenebilecek stratejisine uygun bir editöryal çizgi izliyordu. Rusya’nın Ukrayna ve Suriye savaşındaki askeri müdahelelerinde bu propaganda araçlarının ne kadar etkili olduğu bir kez daha görüldü.

Rusya’nın Halep bombardımanı boyunca Rus yanlısı propaganda haberleri neredeyse anaakım medyanın haberleri kadar geniş kitlelere ulaştı. Putin, özellikle sahte haber ve propaganda üzerine kurduğu enformasyon savaşında büyük bir cephe savaşı kazanmıştı. 2017 ise Putin’in medya silahları için Avrupa’da en büyük test olacak. Putin yanlısı adayların seçimleri kazanması için açık propaganda yapacak.

Putin’in Avrupa’daki dostları kim?

Avrupa’da aşırı sağın en güçlü ismi Fransız Marine Le Pen, aynı zamanda Putin’in en yakın müttefiki. Fransız aşırı sağcı lider, son yıllarda Rusya yanlısı tavrıyla dikkat çekiyor. Marine le Pen, Fransa’nın Nato’dan ayrılarak Rusya’yla birlikte ortak bir Avrupa askeri paktı kurulmasını savunuyor.

İkili arasında sadece ideolojik bi yakınlık söz konusu değil. Marine Le Pen’in partisi adına Rus bankalarından 11,7 milyon euro kredi aldığının ortaya çıkmasıyla Putin-Le Pen ilişkisinin daha derin olduğu ortaya çıkmıştı.

Fransa’da Le Pen hakkında yürütülen yolsuzluk soruşturmasında, Putin’in danışmanları ile Le Pen arasındaki gizli telefon görüşmeleri kamuoyuna yansıdı. Telefon görüşmeleri, Ukrayna krizi sürecinde Le Pen’in basın duyurularının Kremlin’de hazırlandığını göstermişti.

Aşırı sağın diğer yükselen yıldızı ve şimdiden teyzesi Marine Le Pen’in varisi olarak görülen Marion-Marechal Le Pen de Rusya’ya yakınlığıyla dikkat çekiyor. Milli Cephe partisinin kurucusu Jean-Marie Le Pen’in torunu olan Marion-Marechal Le Pen, sık sık Rus Büyükelçiliği’nin düzenlediği programlara katılıyor.

Fransız Meclisi’nde dış politikaya ilişkin soru önergelerinde ve konuşmalarında tamamen Putin’in çizgisini savunması dikkat çekiyor. Örneğin, aşırı sağcıların tamamı Halep’te yaşanan katliamı propaganda olarak nitelemiş ve Putin’in Suriye’yi İslamcılardan temizlediğini savunmuştu.

Le Pen Putin’in Avrupa’daki tek müttefiki değil. Avrupa’da aşırı sağın hızlı yükselişini avantajına çevirmek isteyen Putin, bu partilerin liderleriyle yakın ilişki kurmak için son 5 yıldır büyük yatırımlar yapıyor. İngiltere’de Brexit’in en büyük mimarlarından UKIP’in eski lideri Nigel Farage Putin’i idolü olarak tanımlıyor.

Yine Macaristan Başbakanı Viktor Orban Putin’le çok yakın ilişkiye sahip. Aralık 2014’te hacklenen Rusya’nın Yunanistan Büyükelçiliği’nin mail hesapları, İtalya ve Yunanistan’da yükselişteki faşist partilerin finansal destek aldığını ortaya çıkarmıştı.

Avusturya, İsveç ve Almanya’daki ırkçı partiler de Putin yanlısı Rus işadamlarıyla maddi bağlantılara sahip. Geçen yıl Avrupa’daki bütün aşırı sağ parti liderlerini Avusturya’da bir araya getiren zirvenin organizatörü ve finansörü de Putin yanlısı Rus işadamı Konstantin Malofeev’di.Ancak, Fransa’da aşırı sağ gibi organik bağlantıları bulunmasa da ana muhalefetteki sağ parti Cumhuriyetçiler de açıkça Putin’i destekliyor.

Yine Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin favori adaylarından sağ parti Cumhuriyetçilerin 2017 Nisan’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri adayı François Fillon da, Rusya’nın Sputnik haber ajansına verdiği röportajda Fransa’nın Rusya ve Esed rejimini açıkça desteklemesi gerektiğini ve tüm Suriyeli muhaliflerin radikal islamcı olduğu görüşünü savunmuştu. Fillon, Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu ve Avrupa’nın Rusya’yı boykot etmekten vazgeçmesi gerektiğini savunuyor.

Eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Alain Juppe gibi favori adayları sürpriz şekilde eleyerek partisinin adayı olmaya hak kazanan Fillon, seçimleri kazanması halinde Putin’le yakın bir ilişki içinde olmayı vaad ediyor. Rusya’nın yeni hedefi Avrupa aşırı sağın ardından tüm Avrupa’da merkez sağın yükselen figürleriyle yakın ilişkiler kurmak. Putin’in Avrupa’da uzun süredir ektiği fidelerin meyvelerini 2017’de toplayıp toplayamayacağını zaman gösterecek.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram