Kul unutsa Allah’ın unutmayacağı bir imtihan bu…

Anne olmadan önce, koşuşturduğum, okuduğum, tartıştığım, gücendiğim, kızdığım, yorulduğum ve hayata sarıldığım günlerde kutsal değildi.

KRONOS 20 Haziran 2017 GÖRÜŞ

MELİS BURGAZ |

Annelik kesinlikle bir meslek değildi benim için, kadının en kutsal görevi vesaire hiç değildi.

Anne olmadan önce, koşuşturduğum, okuduğum, tartıştığım, gücendiğim, kızdığım, yorulduğum ve hayata sarıldığım günlerde kutsal değildi.

Çocuğum doğduktan sonra, daha çok koşuşturduğum, daha çok okuduğum, daha çok tartıştığım, daha az gücendiğim, daha az kızdığım ama çok yorulduğum ve hayattaki her seçimimde “onu” da hesaba kattığım ve yaşama değil sarılmak, yaşamı yeri geldiğinde saçından tutup sürüdüğüm, yeri geldiğinde uçurtma yapıp göklere saldığım, yeri geldiğinde ise altında ezilir gibi olduğum ama her zaman “onu” düşünerek taşımaya güç bulduğum günlerde de kutsal değildi.

Fedakar ana, saçları süpürge çilekeş ana, yemeyen yediren becerikli ana, önce süt verip sonra depresyona giren cefakar ana, reklamlarda, medyada ve edebiyatta her ne kadar önümüze sürüldüyse de, ben “analık” konusuna biraz mesafeli yaklaştım.

Annelik kutsallık değil sorumluluktu, aynı babalık gibi. Annelik havadan kafamıza konan bir lütuf değil, bir seçim, bir yol ayrımı, bir dilekti…

Annelik kendini yok saymak değil, çoğaltmak, biz olmaktı, aynı babalık gibi.

“O” karnına düştüğü ilk andan itibaren “Ne yesem de güzel büyüse” demekti… Babasının “Ne yeseler de güzel büyüseler” dediği gibi…

Doğum anı yaklaştıkça “Bir şey olacaksa bana olsun, o yaşasın” diye düşünürken “Ya benim yavruma bakamazlarsa” deyip kahrolmaktı…

Kollarına ilk aldığında, mutluktan ağlamak ne demekmiş anlamak, şükretmek ne güzel duyguymuş hissetmekti…

Süt-gaz-bez üçgeninde harap olmak, üç dört saat bile uyuyamamak ama direnebilmekti anne olmak.

Evinde çok kıymetli bir hazine saklamak, her gün sevinmek her an korkmak demekti evlat.

Bir kadının olduğundan daha büyük, daha güçlü, daha görkemli, daha olgun olduğunu sanmasını sağlayan, bir yanılsama değildi annelik. Kadına kendi önemini hissettiren, kusur saydığı taraflarını sevdiren, kendi ile barıştıran ama yeri geldiğinde yarıştıran “ben iyi bir anneyim, değil mi” sorusunu sorduran bir durumdu annelik.

Aşka benzeyen, gün içinde durduk yere eli, kolu, yüzü, gamzesi, mis kokusu aklına gelerek, seni ortamın en şapşal insanı hale getirecek bir duyguydu evlat.

“Bitmeyen aşk yapmışlar be!” dedirtecek, kalbini patlatacak gibi sevdirecek bir şeydi evlat.

Annelik, dünyayı bir kenara, onu bir tarafa koymak demekti.

Hiç bir zaman anlayamayacağını düşündüğün anneni anlayabilmek, çok tuhaf ama kendini annene benzerken bulmaktı…

Hepimizin az çok bildiği bu duygular, hayatın olağan gidişatı içerisinde insana insan olduğunu hatırlatıyor.

Ama ne zaman ki bir anne minicik yavrusunu bırakıp, sebebini kimsenin bilmediği, yapay suçlamalar ile cezaevine hapsediliyor bu kez zalimliğin ne demek olduğunu teninde hissediyor.

Başka bir annenin pamuklara sararak büyüttüğü, iki köfte fazla yesin diye arkasından sokaklara koştuğu yavrusu, 731 asker arkadaşı ile zehirleniyor. Kalpsizin biri çıkıp “Münferit bir olay” dediğinde, kanı donuyor.

Anasının saçına kıyamadığı yavrusunun canına ne kolay kıyıyorlar…

Diğer bir annenin evlendiğinde sevindiği, torununu doğurduğunda dünyaları bir kez daha bağışlayan kızı koca zulmüne maruz kalıyor. Çocuğunun gözü önünde hem fiziksel hem de psikolojik şiddet uygulayan koca hızını alamıyor, boşanma aşamasında ‘Bu da Gülen cemaatinden’ diye bir çıkış yapıyor. 27 yaşındaki gazeteci kızı ‘siyasi’ bir tutuklu olarak hapse atılıyor, babasından korumaya çalıştığı çocuğunu babasına bırakmak zorunda kalarak…

Bir başka annenin ise okşamaya kıyamadığı yavrusu bir bakıyor büyümüş, “Van’da Gevaş emniyetine roketatarla saldırdıkları iddiasıyla gözaltına alınıp, tanınmayacak gelene kadar dövülmüş.” Evladına mı yanasın, komşunun “hain” diyen bakışları altında kalmasına mı? 2 hafta sonra çocuğunun mantar toplamak için Artos dağına giden yurttaşlardan biri olduğu ortaya çıkıyor ama ne fayda…

Bu günlerde, adaletsizlik hiç olmadığı kadar kadınların canını yakıyor… yıkılan şehirlerde öldürülen çocukların, vatan haini deyip göz altına alınan muhaliflerin, gündüz gözüyle başkente kaçırılan insanların, tüm suçlu olduğu ilan edilen masumların anneleri perişan…

Bu günlerde anneleri ile cezaevinde yaşamaya çalışan çocukların da sayısı hiç olmadığı kadar artıyor. Oyuncaksız büyüyen, karavanadan ne çıkarsa yiyen, diğer mahkûmlar rahatsız olmasın diye konuşamayan, oynayamayan, şarkı söyleyemeyen canımız çocuklarımız… Evlerinde olsalar her nazları ile oynanacak gözlerinin içine bakarak büyütülecek bu çocuklar, annelerine atılan çamurdan, bu minik yaşta paylarına düşeni alıyorlar.

Anneleriyle 1 kişi sayıldıkları için ayrı yatak hakları olmayan, dar bir yatakta mahpusun soğukluğunu annelerinin koynunda unutmaya çalışan korkutulan çocuklar…

Ağacı, kuşu, bulutu hatta meyveyi bazılarının zalimliği yüzünden tanıyamayan, annelerinin kuzusu ama bu rejiminin tutuklusu çocuklar…

Bugünlerde annelik bildiğimiz sınavlarından çok daha muazzam sınavlar veriyor. Beden unutsa, belleğin unutamayacağı acılar çekiyor kadınlar. Kemik unutsa, iliğin unutamayacağı kadar canı yanıyor kadınların. Anneler en değerli varlıkları, çocukları ile imtihan ediliyor. Kul unutsa, Allah’ın unutmayacağı bir imtihan bu…

Annelik bildiğimiz, duyduğumuz tüm mengenelerden daha vahşi bir kalıpta eziliyor. Çocuğuna saygısından üzülemiyor anneler, çocuğuna sevgisinden kendini bırakamıyor, çocuğu görecek diye ağlayamıyor anneler.

Bu günlerde, anneler evlatlarının hapishanede intihar ettiğini, işkenceye maruz kaldığını görüyorlar…

Bu günlerde anneler kendilerinin ya da babalarının ne zaman geri döneceklerini, ailece ne zaman aynı sofra etrafında birleşeceklerini kestirmeye çalışan yavrularına kesin cevaplar vermiyor, gözlerini kaçırıyorlar…

Kopan gürültü yüzünden çok az insanın duyduğu ama güçlü toplu bir “Ana Ahı” yükseliyor bu topraklardan.

Annelerin kalbi çok ağrıyor, çok kanıyor bugünlerde…

Ve zalimler annelerden, ana ahından çok korkulması gerektiğini yine unutuyorlar…

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com