‘Anneler Günü’ymüş bugün, kutla kutlayabilirsen…

KRONOS 14 Mayıs 2017 GÖRÜŞ

ŞEMSİ AÇIKGÖZ yazdı…

Annem 8 yıl önce ayrıldı aramızdan. 10 çocuklu bir ailenin 8. evladı olarak, annemin bana ayrı bir kıymet verdiğini ayrıca zihin ve karakter yapımın şekillenmesinde annemin etkisinin çok yüksek olduğunu düşünürüm hep. Çünkü babamı henüz bir lise öğrencisiyken kaybetmiştim.

Kısa bir süre haricinde hep birlikte yaşadık anneciğimle. Ve şimdilerde çocuklarıma yapabildiğim küçük güzellikler hep annemin hatırasıdır bana kalan. Mesela evden her çıkışımda o güzel yüzündeki dudakları sürekli kıpır kıpır duada olurdu evladı için. Sırtımı sıvazlar, dualarını tamamlar, ‘Haydi Allah bahtını açık etsin’ der ve yolcu ederdi beni.

Kanaatkâr olmayı da ondan kopyalamışımdır muhtemelen. Biraz ekmek, yanında da küçük bir katık olsa yeterdi onun için. Ben de nispeten almışım ondan bu özelliğini. Sofradaki ekmek kırıntılarını, işaret parmağımı ağzımda ıslattıktan sonra, o kırıntıları parmağıma yapıştırıp, ağzıma götürmeyi de ondan öğrenmiştim.

Eminim ki, insanlara ‘kötü kokmamak için’ kokulara olan düşkünlüğümde annemdendir. Çünkü ilerleyen yaşına rağmen, güzel kokular mutlaka bulundururdu evde. Bazı zamanlar, kapağını narin elleriyle açtığı kokuyu hem kendine hem bana sürer ve ‘anne kokardık’ birlikte. Annemden kazandığım bu fıtratla ben de ‘kokulara’ verdiğim parayı (imkânım ölçüsünde) israf saymadım. Hem Peygamberimiz de salık vermiyor muydu, ‘Bana dünyadan 3 şey sevdirildi. Bunlardan biri güzel koku…’ diye. Şimdilerde hala annemin o küçük koku kutularından bir kaç tanesi hatıra olarak saklıdır bende. Açar, koklarım; annem kokar. Ve her koklayışta içime çekerim annemi.

Bugünün anneler günü olduğunu unutmuşum(!). Sabah eşim hatırlattı. Sosyal medyanın her tarafından ‘dijital anneler günü kutlamalarının’ yapıldığını söyledi.

Ve bir hüzün çöktü yüreğime…

Şimdi birileri annelerinin günlerini kutlayacak. Belki bir hediye ile belki bir gül veya yanağına konduracakları bir buse ile. Ama benim, ‘gününü kutlayacağım’ bir annem yok bu dünyada. Gidip elini öpemeyeceğim. Sırtımı sıvazlayıp dualar edemeyecek. ‘Cennet annelerin ayakları altındadır’ duygusuyla bir daha o narin ayaklarına değemeyecek dudaklarım. Boynuma, gömlek yakamın hemen içine, kokular süremeyecek.

Ve gözyaşlarım müsaade etmeyecek bu yazıyı tamamlamama…

Çünkü annem yok…

Asıl beni derbeder eden nedir bilir misiniz?

Benim annem (ümit ve dua ediyorum ki) ‘Rabbimin rahmet yumağıyla’ kundaklanmıştır. O, bu dünyadaki süresini tamamladı ve (inananlar için) ebedi yurduna göç etti. Buna nispeten yürek dayanabiliyor. Asıl dayanılmaz olan, aynı şehrin havasını soluyup da, ‘içeride’ olmasından dolayı, bir kaç kilometre ötedeki annesine ulaşma imkânı bulamayanların ızdırabı.

Hele ki minik yavrucakların…

Şahit olduğum zulümler geliyor aklıma, birbirini kovalarcasına…

Suçunun ne olduğu dahi söylenmeden ‘hapse konulan’ kocasını ziyarete gittiğinde, kendisinin de tutuklandığı annenin, cezaevi kapısında, ‘öylece bir başlarına’ bırakmak zorunda kaldığı beş minik yavrucak geliyor mesela aklıma…

Ya da…

Doğum yaptığı hastanede, dünyaya yeni getirdiği bebeği ile tutuklanan ve pembe renkli bebek taşıma çantası içindeki can paresi ile koluna giren bir polis memuru eşliğinde ‘mapushaneye’ götürülen pembe başörtülü ‘yeni anne’ geliyor aklıma…

Yahut…

Doğumuna sayılı günler, belki saatler kalmış, yürümekte dahi zorlanan, belki de koydukları ‘nezarethane’ veya ‘tutukevinde’ doğum yapacak olan, (bilmem ki, belki de kimliğinde doğum yeri olarak ‘bilmem ne cezaevi’ yazacak!) yine polis eşliğinde ‘tutuklanmaya’ götürülen desenli elbiseli ‘anne adayı’ geldi gözümün önüne…

Artık yürek iyice kabardı! Ve bunları düşündükçe utandım kendimden; derdimi dert saydığım için.

Ben annemle hatıralarımda konuşuyorum, dertleşiyorum, dualar istiyorum…

Peki ya, annelerinin ne halde olduğunu bilemeyen, sayıları ‘bilmem kaç on binlerle’ ifade edilen minik yavrucakların hali nicedir şimdi?

Onlar da benim gördüğümü görüyorlardır değil mi? Arkadaşlarının, ‘annelerinin günlerini kutlamak için’ hazırlık yaptıklarını. Gönül okşayıcı bir hediye yahut bir gül sunmak için mağaza mağaza dolaştıklarını…

Herkesler annesine sarılacak, naz yapacak, şımaracak, annesinin yaptığı ‘en sevdiği yemekleri’ yiyecek, sosyal medyadan mesajlar paylaşacak, video çekecek…

‘Annesini göremeyen’ günahsız on binlerce yavrucak bunların hiç birini yapamayacak…

Ve bu kimsenin yüreğini acıtmayacak öyle mi?

Ben çözemedim dostlar!

Elimden gelen de şu olacak zannederim.

Şimdi kalkıp, annesi yahut çocuğu ‘içeride’ olan tanıdıklarımı arayacağım. Çocukları yerine tebrik edeceğim onları. Çocukları gibi olmayacak sesim, biliyorum, lakin ‘anne simasında bir tebessüm bırakmak’ değil midir niyetim…

Ve sonra dualar edeceğim anneme ve ‘içeride’ olan bütün annelere, tez zamanda yavrularına kavuşmaları için…

Bugün ‘Anneler Günü’ymüş dostlar!

Kutla kutlayabilirsen…

 

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com