‘Bu anlamsızlığa direnmeye çalışıyorum’

KRONOS 09 Şubat 2018 GÜNDEM MANŞET

Tutuklu foto gazeteci Çağdaş Erdoğan, Platform 24 için bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı:

Yaşananlar kayıt altına alınıp görüntüye aktarıldığı günden bugüne zorunlu olarak bize ait olmayan çıkarımların bilgilendirmelerine maruz kalıyoruz. Sabah, öğlen, akşam ve hattâ uyumadan önce / uyku arasında. İşin içinden çıkılmaz tarafı ise tepeden tırnağa bizi işliyor bu silsile.

Her zaman yeni bir ilacın satılması için o ilacın iyi geleceği hastalığa ve icat edilen silahlar için savaşa ihtiyaç vardır. Hatta acil durumlar için –deney sahası olarak— Filistin hazır durumdadır hep. Son dönemlerde ise Suriye de fena alternatif değil doğrusu.

Hesaba katılmayan birtakım durumlarda gelişebiliyor tabii; göç mesela. Kendisiyle birlikte hastalığı ve savaşı Paris’in göbeğine kadar taşıma gibi bir özelliği var. Neyse ki belli oranda bu da kontrol edilebiliyor. Bir tampon bölge olarak Türkiye sağ olsun. Hem öyle pahalı talepleri de yok, Batılı abiler Kürdü dövmesine ses etmesin yeter.

Neyse, bu rutini daha fazla anlatıp bilgi işgaline dahil olmaya niyetim yok. Son günlerde gırtlağımıza kadar simülasyona batmış durumdayız zaten. Sanırım bu süreci benim açımdan zor kılan durum cezaevinde oluşum. Maalesef ki burada düzenli olarak haber izlemek zorunda kalıyorum. Gazeteci abiler, ablalar bilirler. Bir gazetecinin –neredeyse hiç— haber izleme lüksü yoktur. Dikkatinizi çekerim lüks diyorum ve ben tam 150 gündür bu lüksün içinde boğuluyorum.

Her sabah, öğlen ve akşam televizyonda badem bıyıklı bir açıklamaya maruz kalıyorum. Kanalı değiştiriyorum, yine aynı kişi. Diğer kanala bakıyorum, yine aynı kişi. Bir kanal daha deniyorum, bu kez cezaevinin film kanalı ve Adalet Peşinde filmi yayınlanıyor. Televizyonda muktedirin seçtiği birkaç kanal ve seçtiği birkaç filmi izlemek zorundayım.

Malum kanalları saymaya gerek yok; ama filmlerden bahsetmek isterim. Sırasıyla, Adalet Peşinde, Yeşil Yol, Bayrampaşa: Ben Fazla Kalmayacağım, Pardon… Film arasında çay demlenmiş oluyor, çay da cezaevinin markası. Adı: Sayılı Gün. Bence de şaka gibi!

Neredeyse altı aylık tutukluluk süresinden sonra, ilk duruşmaya çıkmama sayılı günler kaldı ve ben maalesef ki –fizikî olarak— yaşamımı ipotek altına almış bu anlamsızlığa direnmeye çalışıyorum.  Bu durum bir rutin olarak devam ettiği için de artık bir kâbus olma noktasına varıyor. Televizyondaki simülasyon ekrandan taşıp rüyalarımı korku filmine çeviriyor. Her gece, “Ajda Pekkan’ın poposu gerçekmiş, Ahmet Hakan gazeteciymiş, dışarıda zombiler değil insanlar yaşıyormuş” gibi kâbuslar görüyorum.

Sahi, nasıl dışarısı? Tahliye olmaya değer mi?

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com