Cemaatçisin diyorlarsa cemaatçisindir Mahir!

Çünkü seni sevdiklerinden ayıran, çocuklarının kokusuna hasret bırakan ve saçma sorulara saçma cevaplar vermen için tiyatro hazırlayan kuvvet öyle istiyor.

CEM MORA 25 Ekim 2017 GÖRÜŞ

Gazeteci Mahir Kanaat 10 aydır tutuklu.

Yedi yaşındaki kızının küçücük gözleri önünde gözaltına alındı. Yeni doğmuş çocuğunu kucağına alıp doyasıya koklayamadı bile henüz.

“Benden Cemaat üyesi olur mu?” diyor.

Solcu bir ailenin solcu biri çocuğu olarak başlıyor anlatmaya:

1999’dan bugüne kadar ÖDP üyesiyim. Kurulduğundan bugüne BirGün’de çalışıyorum. Cemaatle ilgim alakam yok. Bu asılsız bir iddiadır. Beni tanıyan hiç kimse bu saçmalığa inanmaz. Ne ByLock kullandım, ne cemaat okullarına girdim. Ne de Bank Asya’da hesabım var. Kurban bile kesmedim ben. Benden cemaat üyesi olur mu? Selam bile vermem ben onlara…

Onlara dediği Gülen Cemaatine yakın insanlar.

Belki de vermişsindir de farkında değilsindir Mahir. Kimsenin alnında yazmıyor ki… Apartmanında komşudur, mahallendeki bakkalındır, çocuğunun okulunda öğretmendir.

Sanıyorum bir de sen yanlış anlamışsın.

Senden ‘cemaat’e selam vermemen değil, iktidara selam durman isteniyor.

“Onlardan” olmadığını ispat etmek için sıraladığın gerekçeler hiç mi hiç umurlarında değil.

Bylock dediğin bir akıllı telefon aplikasyonu neticede. Okul, dedikleri Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı yasal ve sıkça denetlenen fen ve anadolu lisesi kalitesindeki müesseseler. Kurban her neyse de, Bank Asya Türkiye ortalamasında sıradan ama başarılı bir banka.

Bak, seni ve senin selam bile vermekten kaçındığın insanları ayırt etmeksizin orada sebepsizce tutan güç nelere kadir!

Kimi kimlerle ve nasıl sınıyor.

Hem kim cemaatten kim değil, senin gibi ‘şaibeli’ bir solcu ailenin solcu çocuğuna mı soracaklar.

Cemaatin gazetesini emanet ettiği ve birkaç yıl öncesine kadar ‘Gülen’in sağ kolu’ diye anılan Hüseyin Gülerce makbul adam olur, sen tam da egemenlerin istediği gibi F ile başlayan kısaltmaları kursan da bir Cemaat üyesi olursun.

Fethullah Gülen’in bilinen en yaygın biyografisini yazan, dizinin dibinden ayrılmayan, zihninin bir kenarında “Ona birşey olursa post benim…” hayalleri kuran Latif Erdoğan kendini kurtarır. Cemaatin karar alma mekanizmalarında yıllarca bulunan, siyasilerle, ünlülerle pozlar veren Nurettin Veren yeni dönemin kanaat önderi olarak televizyon ekranlarında, gazete köşelerinde kendine yer bulur sana bana demir parmaklıklar arkası düşer.

Bir de bunların daha düşük profilli olanları var.

STV’nin kuruluşunda bulunan, Aksiyon dergisinin ilk kadrosunda yer alan ve Zaman’dan başka bir gazetede çalışmayan Mustafa Aydın mesela. Bu kişinin haberle, habercilikle ilgisi olmazdı. Hayatı gazetenin mescidi ile yemekhanesi ve kafeteryası arasında geçerdi. Kendisini gazetecilikle ifade edemediği için Cuma günleri kamet getirerek, aşır okuyarak duyurmaya çalışırdı sesini.

Mesela o Cemaat üyesi değil. Çünkü seni teknik ve fiziki olarak takip eden kolluk kuvvetlerinin mesai arkadaşı olduğunu sen de bilemezdin, biz de.

Ama onun verdiği listelerle, ispiyonlarla sen de, selam vermeyi bile zül saydığın diğer meslektaşların da içerde.

Evet, şimdiki aklım olsaydı ben de selam vermezdim.

Bir Salih Zengin’e mesela.

Cemaat üyesi olmayan bu şahıs Zaman Gazetesi’nin bütün birimlerinde çalıştı. STV’te canlı program, Burç FM’de sokak röportajları yaptı. Kimsenin dönüp yüzüne bakmayacağı sözüm ona kitaplarını bohça yapıp o cemaat okulu senin, bu cemaat okulu benim pazarladı. Yetmedi, Florya İşadamları Derneği ve daha bilimum cemaat kurumlarına süreli, süresiz yayınlar hazırladı.

Bak işte, O namazı kısa tutardı ama yemeği uzatırdı. Gazetenin efsane aşçısı Cafer Usta’nın kepçesinin önüne bir öğünde birkaç kere uğrardı. Sabah kahvaltısını ve akşam yemeğini de geçiştirirdi bir güzel. Cebinde taşıdığı acı biberle iştahını açar, çatlayıncaya, patlayıncaya kadar yerdi.

Onun da hazırladığı listelerle onlarca ‘selam bile vermeyeceğin’ meslektaşın içeride seninle aynı kaderi paylaşıyor. O hazır herkesi takip ettiği için, takip etmeye gerek olmayan bu kişi, en son bir mesai arkadaşının eşinin kitabını gammazlıyordu, iyi mi? Kitabın adı ne olsa beğenirsin: Çocuk ve Namaz!

Öyleyse öyle, Salih Zengin Cemaatçi değil, sen cemaatçisin Mahir.

Çünkü seni sevdiklerinden ayıran, çocuklarının kokusuna hasret bırakan ve saçma sorulara saçma cevaplar vermen için tiyatro hazırlayan kuvvet öyle istiyor.

Cemaatçisin diyorlarsa cemaatçisin.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com