Cennet annelerin, anneler AKP polisinin ayakları altında

CEM MORA 22 Mayıs 2017 Genel

Türkü desen değil, şarkı hiç değil! Ne marşa benziyordu, ne ilahiye… Geleneksel sazlardan çok gitar, elektronik klavye gibi piyasa işi çalgılar kullandıklarından olsa gerek bir ara ‘yeşil pop’ dendi. Sanıyorum ‘ezgi’ daha iyi tanımlıyordu yapmaya çalıştıklarını.

Siyasal İslamcıların detone sesle mırıldandıkları ‘mana’ yüklü güftelerin en popüler olanı, “Ayet ayet, sure sure yürüdüler…”le başlayanıydı.

Yürüye yürüye geldikleri yer burasıymış demek.

Artık oturdukları yerden ‘bir savcı iki polisle‘ âleme nizam veriyorlar, işledikleri cürümleri aklamak için de “birkaç ayet, iki hadis sallıyor”lar.

Henüz ilmihal bilgilerini öğrenmeden ‘meal’ ezberlediklerinden olsa gerek onlarla birkaç kelam eden ‘top ten’lerini öğrenirdi.

Canları cumaya mı gitmek istemiyor, elektirik-su faturası mı ödemeyecekler, laik nitelikli okulları mı kazanamıyorlar yapıştır ayeti!

“Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler…”

İntihar komandosu kendini mi patlatmış, İkiz Kulelere mi saldırılmış, öteki mezhepten birinin camisi mi havaya uçurulmuş?

“Allah yolunda ölenleri…”

Sendikal haklar mı gündemde, grev mi yapılacak, direniş mi örgütlenecek. Hemen bir hadis!

“İşçinin alın teri kurumadan…”

Kadının toplumudaki yeri mi sorgulanıyor, kızların özgür ve eşit bireyler olarak eğitimleri mi mevzu bahis?

Kadının İslam’daki yeri ve önemi merkezli küçük bir nutuktan sonra, “Cennet anaların ayakları altındadır!”

İlahi kelam da, Nebi müjdeleri de başgöz üstüne. Fakat bu kutlu sözler ne kandil ve bayram günlerinde -haşa- ‘sallamak’ için kısa mesaj ne de hukuksuzluklarını örtmek için ortalığı toz duman edecek kullanışlı sis bombası.

Artık “Cennet anaların ayakları altında” diye diye annelerin başını eziyorlar gündüz vakti Ankara’nın ortasında.

Dokuz ay karnında taşıdığı canları abdestsiz emzirmeyen anneler yerlerde sürükleniyor, tekmeleniyor, horlanıyor. Helal lokma ile büyüttükleri evlatları sorgusuz sualsiz kapı önüne konulmayı onurlarına yediremedikleri için ses vermeye çalışırken sesleri kesiliyor. Suyla, gazla, copla terbiye edilmeye çalışılıyor. Büyüyüp çoluk çocuğa karışsalar da hâlâ analarının kuzusu olan evlatlar gece yarıları kapıları kırılarak birer şaki gibi derdest ediliyor. Durun giyineyim, üstümü başımı toplayayım diyen gelinlerin yatak odalarına giriliyor kirli yüzlerle, pis sakallarla ve postallarla.

Babalar evlatların küçük bir poşete sığan dağ gibi bedenlerini toprağa verip bir fatiha okumak için günlerce kent meydanlarında imdat çığlıkları atıyor.

Milletin evlatları muhayyel ümmetin aç ve açıkgöz hilafet hülyaları için bir bir harcanıyor.

Ayet ayet, sure sure yürüdükleri yolun sonuna kurdukları işkence tezgahlarında insanlık onurunu, kişi hürriyetini bilerek ve isteyerek hiçe sayıyorlar.

Yaptıklarını alt alta koyduğunuzda korkunç istatistikler ortaya çıkıyor: Ne olduğu bile belli olmayan ama “Allah’ın lütfu” olduğunu açıkça ikrar ettikleri bir günün üzerinden bir yıl bile geçmeden 150 bin insanı hiçbir gerekçe göstermeden işinden ettiler. 50 bin insanı tutukladılar. 20 bin kadını, 500 çocuğu zindana attılar.

Hamile kadınlar nezarethanede çocuklarını dünyaya getiriyor. 3 günlük hasta bebekler ameliyatlı anneleri ile birlikte nekahet dönemini demir parmaklıklar ardında geçiriyor.

Koyu camlı kara minibüsler sokaklarda güpegündüz insan kaçırıyor. Haftalar geçiyor haber alınamıyor.

Herkes işini yaptığından ve iyi yaptığından dolayı hayatı zindan oluyor. Polisler suçluyu yakaladıkları, savcılar hukuksuzluklara dava açtıkları, hâkimler hakkaniyetli karar verdikleri, gazeteciler doğruları yazdıkları için önlerine iki seçenek sunuluyor: Ya sürgün, ya zindan!

Muhalefet desen başka bir türkü söylüyor. Elinde yağlı ilmekli urgan, “İpin ucu bendedir, bir ucu da sendedir!”

Evet, faşizme giden yolda “ayet ayet, sure sure” yürüyorlar…

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com