Dizi dizi hamaset

CEM MORA 19 Ocak 2018 GÖRÜŞ

Son filmi ‘Buğday’ın galasını Beştepe’de yapan yönetmen Semih Kaplanoğlu bile “Yok böyle tarih, yok böyle bir Abdülhamid, yok böyle bir saray…” sözleriyle isyan etse de, işaret mikrofondan verildi. Kitleleri meydanlardan ve ekranlardan konsolide etme konusunda ‘usta’ olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Neydik ne olduk, bunu bilelim, tarihimizi bilelim,” girişinden sonra Düzce’de sadede geliyor: “Bilmek için ‘Payitaht’ dizisini izleyin.”
“Mehmetçik Kut’ül Amare” de, “Diriliş Ertuğrul” gibi, “Payitaht” gibi tarihsel olayları vesile yapıp güncel göndermelerle ve güzellemelerle kamu kesesinden bir propaganda dizisi olarak TRT’de yayınlanmaya başlandı. Yapımcı ve senarist yabancı değil. ‘Hamaset’ filmlerinin tanıdık ismi Mehmet Bozdağ. “Diriliş Ertuğrul”dan sonra ‘ihale’ yine ona kalmış. Sponsorlar ise Türk Hava Yolları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), İGDAŞ gibi devlet kurumları.
Şaibeli 15 Temmuz ‘darbe’si ile orduyu yeniden dizayn eden AKP hükümeti bunun psikolojik ortamını sağlamak için Mehmetçik serisine devam sinyalini TRT’nin genel müdürü İbrahim Eren’in demeciyle veriyor.
Mehmet Bozdağ’ın yapım ve senaryosunu üstlendiği, yönetmenliğini Mustafa Şevki Doğan’ın yaptığı “Mehmetçik Kut’ül Amare” dizisinin kadrosu Kaan Taşaner, İsmail Ege Şaşmaz, İlker Aksum, Gamze Özçelik, Özgü Kaya, Yevlayiva Dedova, Semih Ertürk, Uğur Karabulut, İsmail Hakkı ve usta oyuncu Serdar Gökhan gibi isimlerden oluşuyor.
Tarihçi Sinan Meydan bir gazeteye verdiği demeçte yapılanları ‘düncülük’ olarak nitelerken “Tarihi yanlış okuyarak, işine geldiği gibi okuyarak mevcut siyaseti temellendirmek. AKP’nin yaptığı bu. Ama bunu sadece AKP yapmadı. Alman faşistleri de örnek. Almanyada da 1930’larda böyle bir tarih okuması yapılmıştı” ifadelerini kullanıyor ama, bu sözleri duymazdan gelineceği çok açık. Hitler Almanyası’ndan Humeyni İran’ına, El Beşir tecrübesinden Saddam taktiklerine kadar farklı örneklerden ödünç aldıklarıyla ‘kokteyl’ bir diktatörlük kuran AKP kendi ajandasını uygulamakta kararlı.
Yoksa Erdoğan’a mağduriyet sağlayan ve başkanlık yolunda önünü açan o meşhur şiir, dizinin fragmanında kullanılmazdı. 1999 yılında yine bir miting meydanında okuduğu ve Pınarhisar Cezaevi’nde kısa süreli hapis cezasıyla neticelenen, Ziya Gökalp’in “Asker Duası” şiirinin bazı sözlerinin şaire ait olup olmadığının ne önemi var!
Popüler tarihçi Murat Bardakçı istediği kadar Gökalp’in şiirine “montaj yapılmış” desin. Erdoğancılar o meşhur dizeleri şimdi etkili fon müziği eşliğinde TRT’den ülkenin her yerine ulaştırıyor:
“Minareler süngü, kubbeler miğfer / Camiler kışlamız, müminler asker”
Seferberlikte Çerkez Ethem’in ordusunun neferiymiş izlenimi veren Kafkasya simalı askerlerle birlikte senaryoda merkeze ‘gamalı 3 hilalli’ Teşkilat-ı Mahsusa işaretlerinin olması da bilinçli, Nusra ve ÖSO kılıklı ‘Osmanlı askerleri’ de… ‘Batıya akan nehir’in sularını tersine çeviren ve üzerine HES’ler inşa eden Yeni Türkiye müteahhitleri Hafız Esad türü bir istihbarat rejimini çoktan kurdular. Camiler artık rejimin mahalle karakolu oldu. Dizide çöle savaşmaya gitmeden önce askerlerin talim yaptığı yerler de basına yansıyan partili milis güçlerinin ‘atış alanı’ olarak kullandığı ormanlık alanlara ne kadar benziyor! Ya Ayasofya meydanında nutuk irad eden İslamcı genç? O zaman da parmaklar bir ideolojinin ‘işaret dili’ olarak kullanılıyor muydu, tartışılır. Fakat Mağrip’ten Ortadoğu’ya ‘Müslüman Kardeşler’in işaret parmaklarını göğe doğru kaldırdıkları ve İslamcı gençlerin ‘tekbiiir’ sloganına eşlik eden sahne sanki bugünü anlatıyor gibi.
Yine fragmanda tekrarlanan “İslam topraklarının, Kur’an diyarlarının hürriyeti için kendi hürriyetimden vazgeçmeye talibim” sözü kişisel özgürlüklerin askıya alındığı OHAL Türkiye’si için tarihsel referans adeta.
Evet, artık “dün dün, bugün bugün” değil, dün de bugün!
1952 yılına kadar Türkiye’de Kut Bayramı olarak kutlanan Kut’ül Amare Zaferi’nin, Türkiye’nin 1952 yılında NATO’ya üye olmasıyla kaldırıldığı bir gerçek. Menderes yönetimindeki 20. hükümetin aldığı kararın ardından geçen uzun yıllardan sonra NATO ile ilişkilerin limoni olduğu, Avrasyacılığın geçer akçe olduğu bugünlerde dizinin başlamasını da “tesadüf” sözcüğü ile açıklamak çok zor.
Dizi dizi hamasetin bir anlamı olmalı, değil mi?
Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com