Döviz düştü diye sevinelim mi?

HARUN ODABAŞI 18 Eylül 2017 GÖRÜŞ

Ekonomide yatırım enstrümanları arasında birbirinin aleyhine ya da lehine işleyen kuvvetli bağlar vardır. Mesela döviz geçen bir yıl içinde TL karşısında çok ciddi değer kazandı. Euro 4,20, dolar 3,90’ları gördü. Ancak Aralık 2016 sıçrayışının ardından özellikle dolarda ciddi bir gevşeme yaşandı. 11 Eylül 2017’de dolar 3,3889 rakamını görerek son bir yılın en düşük seviyesine geriledi.

Klasik yaklaşımla ekonomi yönetimi bu düşüşü olumlu gösterme eğiliminde. Muhalefetin de döviz niye düşüyor TL niye değer kazanıyor diyecek hali yok. O zaman sevinelim mi? Bence o kadar acele edilmemeli. Düşüş, bazı alanlarda Türkiye’nin elini rahatlatsa da yine çok temel göstergelerde aleyhimize işliyor. Bir sıcak para cenneti olan ülkemizde 3,90’dan dolar bozdurup TL alan yabancı, parasını başka hiçbir yatırıma bağlamamış olsa 3,39’dan dolar alıp çıksa yüzde 14,7 net kazancı var. Kılçıksız kâr. Hiçbir Avrupa ülkesinde bu tarz bir döviz oyunu ile bu oranda para kazanmak mümkün değil. Faiz ve devlet tahvilinde yüksek karlar elde eden yabancı sermaye bir de Türkiye’den çıkarken nemalanıyor. Kâr içinde kâr.

2017’de 1990’ları hatırlatan sert yükseliş ve düşüşler para piyasalarını ve reel sektörü ister istemez dövize daha duyarlı hale getirdi. Böyle büyük zigzaglarda yüksek kilodan düşen birinin derisinin sarkması gibi anormalliklerin yaşanması kaçınılmaz. Ali Babacan döneminde TL’nin aşırı değerlendiği ve doların 1 TL’yi görüp görmeyeceğinin tartışıldığı bir süreç yaşanıyordu. Dolar 1,80’lere fırlayınca sıcak paranın önemli bir bölümü zarar yazmamak için çıkış yapamamıştı. Yani bazen dövizdeki yükseliş piyasaları koruyan bir çıpaya dönüşebiliyor.

İhracatçının canı sıkkın

Ekonomik istikrardan bahsedilen bir cümlede kur istikrarından bahsetmemek mümkün mü? Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ekonomik istikrarı belirleyen iki önemli unsur vardır: Fiyat istikrarı ve döviz kuru. Fiyat istikrarından kasıt enflasyon oluyor. Ürün maliyetleri artarsa fiyat artar, fiyat artarsa enflasyon artar.

Döviz kuru dalgalanmalarında ise en zor durumda kalan kesimlerden biri ihracatçılar. Şimdi soru şu: Herhangi bir ihracat firması ürün fiyatını doların 3,90 yoksa 3,40 TL olması üzerinden belirleyecektir. Yani kurdaki belirsizlik gelir ve kardaki belirsizliği doğuruyor. İhracatçı kur riskini fiyata eklediğinde bu sefer rekabet şansını kaybediyor. Çünkü fiyat yükselirse talep azalır. Talep azalırsa satış düşer. Yani Türkiye gibi dolarizasyonu çok yüksek ve ekonominin temel göstergelerinde kalıcı bir istikrarı yakalayamayan ülkelerde döviz kurunun çok düşmesinin hatta faizin bile düşmesinin tek yönlü bir cevabı yok.

AKP döneminde bunların örnekleri fazlasıyla yaşandı. Faizler yüzde 5’lere düşünce sıcak paranın kaçma tehdidine boyun eğen Merkez Bankası’nı faizi iki katına çıkarmak zorunda kalmıştı. İhracatta ödemeler genellikle teslimattan sonra yapılır. Malın fiyatının tespit edildiği tarihle ödemenin yapıldığı tarihteki döviz rakamı arasında makas öngörülenin üstünde olduğu taktirde bu risk ihracatçı aleyhine zarar yazabiliyor. Son bir yıldır dövizin performansı birçok ihracatçının canını sıkmıştır muhakkak. Onun için geçenlerde Saray’ın ekonomi danışmanlarından biri 3,40’ların altına gerileyen dövizin daha fazla düşmemesi için Merkez Bankası’nın müdahil olmasını istemişti.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com