Ergun Çağatay son sözünü söyledi ve gitti

Türkiye fotoğrafının saygın ismi Ergun Çağatay açık kalp ameliyatı için yatırıldığı Marmara Üniversitesi Hastanesi'nde hayatını kaybetti. 79 yaşında aramızdan ayrılan Çağatay 4 yıl önce 50. Sanat yılını kutlamıştı.

KRONOS 16 Şubat 2018 FOTOĞRAF

Türkiye fotoğrafının saygın ismi Ergun Çağatay açık kalp ameliyatı için yatırıldığı Marmara Üniversitesi Hastanesi’nde hayatını kaybetti. 79 yaşında aramızdan ayrılan Çağatay 4 yıl önce 50. Sanat yılını kutlamıştı.

Çağatay, 11 Şubat günü kişisel sosyal medya sayfasında yazdığı yazıda, “Hayat devam etsin veya etmesin buraya yazdığım son yazı olacak.” demişti.

İşte o yazı:

“Hayat devam etsin veya etmesin buraya yazdığım son yazı olacak. Yukardaki büyük hakem uzatmaların sonuna yaklaştığımı işaret ediyor. Maç devam ederse son düdük çalmadan evvel bir gol daha atmak isterim. Gereken taktik hazır geride zaman problemi kalıyor zannedersem para meselesini çözdüm.

Aşağıda iki fotoğraf var 09 Aralık 2017 tarihinde Berlinde üç Alman müzesi yöneticileri ve küratörleri ( Ruhr / Hamburg / Berlin ) benim 1989 /90 yılında yaptığım II KUŞAK çalışmam ile ilgili arşivime satın alma kararı vermeden önce bakıyorlar.

II KUŞAK iddialı bir proje idi. İşe Almanyada başlıyarak tüm Avrupayı kapsıyacak bir kitap tasarımı idi. Dört ay Almanyada kaldım ve sponsor bulamadığım için çalışmayı bıraktım. Gamma ile başladığım yarım kalan çalışma sırasında Almanya ya göç eden Türkler ile önemli bir kesiti yakaladığımı sanıyorum. Öyle olmasa üç müze birden fotoğraflarla bu kadar yakından ilgilenmezdi .Şimdi aradan iki ay geçmiş olayı neden buraya taşıdım? Herşeyden evvel bu son yazım belki bu sayfayı kapatacağım. Başka bir neden Mayıs ayında Berlin Şehir müzesi Märkisches Museum da fotoğrafların sergisi açılacak . Son olarak Türkiyede her konuda olduğu gibi fotoğraf konusunda da köşe başlarını tutmuş bir düzüne Abdurrahman Çelebi var. Vizyonu dar , kültürü kıt artı kocaman bir süper ego sahibi bu kişilerle bir atlama yapmanın zorluğu değil neredeyse imkansızlığına değinmek istedim.”

50. Sanat yılı ile ilgili açtığı ve temasını dijital öncesi fotoğraflar diye tanımladığı bir de sergi açan Çağatay’ın fotoğrafla ilgili görüşleri ise şöyleydi:

“Bence, fotoğrafın ölüm fermanı verileli neredeyse on yılı aşan bir zaman dilimi oldu. Bugün fotoğraf, kimliğinden soyutlanıp bir medya malzemesi oldu. Bugün fotoğraf, bir ressamın boyası fırçası, bir yazarın kalemi kâğıdı durumunda… Dijital ortam ve elektronik alanında her geçen gün kaydedilen başdöndürücü gelişmeler fotoğrafı basite indirdi ve fotoğrafı, üzerinde oynayarak sahteleştirmek kolaylaştı. Daha önemlisi, fotoğraf belge/belgesel olma niteliğini kaybetti, herkesin üretebileceği alelade bir mal oldu. Elektronik gelişmenin yavaş yavaş yok ettiği basım sayfalarından çıkıp, kişinin bilgisayar ortamında yarattığı kendi dünyasının fantazi malzemesine dönüştü. Dijital fotoğrafçılık doğru ışık ve açı için beklenen uzun saatleri, karanlık odalardaki mesaiden fotoğrafçıyı kurtardı ama fotoğraf sanatçısının esere olan katkısını, emeğini de en aza indirdi.

Şimdi sayıları çok az da olsa, yeni teknolojiyi kullanarak, hala “klasik” anlamda fotoğraf çekmeye çalışanlar var. Ama onların çektikleri fotoğrafların bile gelecek kuşaklara kalıp kalmayacağı konusunda ciddi kuşkularım var. Ayrıca, kalabilenlerin çok çok az sayıda olacağına inanıyorum: Çünkü, bugünün dijital teknolojisiyle çekilen her karenin, gelecek kuşaklara kadar uzanması için, sürekli gelişen teknolojiyle sürekli uyumlu biçimde yeniden kopyalanması gerekiyor. Analog ses ve görüntü kasetlerini bugün izleyecek cihaz kalmadı. Bunları CD veya başka elektronik ortama aktarmayanların, bu eski kayıtları izlemesi mümkün değil. Hatta zaman içinde CD izleyecek cihaz da kalmayacak. Kısacası, teknolojik yenilemesi yapılmayan fotoğraflar ve kayıtlar, elektronik çöplüğünde kaçınılmaz sonuçla yok olacak. Bunun milyarlar milyarlarca olacağına inanıyorum. İnsanlığın görsel belleği (hafızası) saklanamayacak. Gelecek kuşaklara aktarılamayacak.”

KİMDİR | ERGUN ÇAĞATAY

15 Ocak 1937’de İzmir’de doğdu. İlköğretimini İzmir’de tamamladıktan sonra, 1958 yılında İstanbul Robert Kolej’den mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki eğitimini yarıda keserek gazeteciliğe başladı.

1968 yılında, eşinin hediye ettiği bir fotoğraf makinesiyle fotoğraf çekmeye başlayan Çağatay, 1974 yılında Paris’te GAMMA fotoğraf ajansına girerek foto muhabirliğe adım attı.

1980’de New York’ta Time/Life grubunda çalışmaya başladı ve dergide ses getiren pek çok önemli habere imza attı.

1983’de Paris / Orly Havaalanı’nda Ermeni terör örgütü ASALA’nın bombalı saldırısında çok ağır yaralanan Çağatay uzun süre yanık tedavisi gördü. Saldırı, hayatında bir dönüm noktası oldu ve bu dönemden sonra özellikle de tarih alanında yoğun araştırmalar yapmaya yöneldi.

Yurtdışındaki başarılarının ardından Türkiye’ye dönen Ergun Çağatay’ın Topkapı Sarayı Kütüphanesi’ndeki nadir el yazması kitaplar üzerine yaptığı çalışma, Japonya’dan Brezilya’ya kadar dünyanın bir ülkesinde yayınlandı ve büyük beğeni topladı.

Ergun Çağatay, Avrupa’ya göç eden Türk, Cezayirli, Pakistanlı ailelerin Avrupa’da büyüyen ikinci nesil çocukları üzerine de önemli araştırmalar yaptı. Paris/Fransa’da Nathan Yayınevi için TÜRKİYE kitabını hazırladı.

Ergun Çağatay’ın en kapsamlı projesi “Turkic Speaking Peoples – Türkçe Konuşanlar” en çok ses getiren çalışmalarından biri oldu. Çok geniş ve kapsamlı olan bu proje; kitap, sergi ve belgesel film çalışmaları hedeflenerek hazırlandı. Sanatçı, yapımını üstlendiği ve fotoğraflarını çektiği, “Türkçe Konuşanlar: Orta Asya’dan Balkanlar’a 2000 Yıllık Yolculuk”  kitabında, okuyucuları, birbirinden çarpıcı özgün fotoğraflar eşliğinde dil ve kimlik üzerine; göçebelik etkileşimleri, Türk – Çin ilişkileri, Türklerle Orta Asya İran – Arap, Slav, Avrupa etkileşimleri üzerine, sözlü edebiyattan mimariye, yemek kültüründen çeşitli sanat alanlarına, insan davranışlarına, eşsiz bir yolculuğa çıkarttı.

Ergun Çağatay, 14 yılda tamamladığı kitap için 110 bin kilometre yol kat ederek 35 bin kare fotoğraf çekti. Türk, Alman, Amerikalı, Fransız, İsveçli, Kazak, Norveçli, Özbek, Rus, Ukraynalı uzmanların bilimsel makaleleriyle yer aldığı 495 sayfalık büyük boyutlu kitapta, Oslo Üniversitesi’nden Prof. Bernt Brendemoen’in takdim, Ergun Çağatay’ın önsöz ve Doğan Kuban’ın Giriş yazılarından sonra 400 fotoğraf ve 34 makale yer aldı.

Kitap, Kasım 2006’da Turkic Speaking Peoples başlığıyla ingilizce olarak Almanya’da Prestel Yayınevi tarafından Hollanda Kraliyet Vakfı Prince Claus Fund desteği ile yayınlandı. Kitabın Türkçe çevirisi ise 2008’de İstanbul’da yayınlandı.

Türkçe Konuşanlar kitabı çalışmaları devam ederken çıkardığı Bir Zamanlar Orta Asya kitabı ile beraber hazırlanan aynı isimdeki sergi ise, İstanbul, Eskişehir, Taşkent (Özbekistan), Almatı (Kazakistan), Austin (Texas/ABD), Kashiwazaki (Japonya) ve Uppsala (İsveç) şehirlerinde izleyiciyle buluştu.

Yine aynı proje çerçevesinde 1986 Çernobil nükleer santralindeki patlamadan sonra, dünyanın en büyük çevre felaketi olarak nitelenen, hatalı sulama sonucunda Aral Gölü’nün Kuruyup Çölleşmesi’ni anlatan belgesel filmini Akademi Prodüksiyon şirketi ile ortak çalışma sonucunda hazırladı. Filmden kısaltılarak hazırlanan 30 dakikalık bir film, 37. Antalya Altın Portakal Film Festivalinde (2000) Kısa Belgesel Film dalında 98 yerli ve yabancı katılımcı arasından birincilik ödülünü kazandı. Ödülün maddi tutarı, bölgedeki yardım çalışmalarına aktarıldı. Film Türkçe, Rusça ve İngilizce bir kitapçıkla birlikte VCD olarak yayınlandı.

Son olarak Paris’te 2009 Eylül ve 2010 Ocak-Şubat aylarında Türkçe Konuşanlar kitabı için çekilmiş fotoğraflardan oluşan iki adet sergisi açıldı. Eylül 2009 da açılan sergi Paris’ten sonra sırasıyla La Rochelle, Clermont-Ferrand, Bordeaux (le Conseil général de Gironde), Lyon kentlerini dolaştı.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram