Erzurum’un Türkü Paşası: Raci Alkır

TUNCAY OPÇİN 10 Eylül 2017 PORTRE

Pek çok kişi gibi ben de Bekir Salim ismini STV’de “Babacanlar” programıyla duydum. Bir süre sonra Bekir Salim adıyla, bu defa Zaman’da karşılaştım. Pazar günleri yazdığı hicivlerle, yorum sayfalarına renk getiriyor, gazetenin internet adresinde ise bu şiirleri seslendiriyordu. Kaderin güzel bir cilvesiyle, kısa bir süre sonra Bekir Salim’in de dahil olduğu bir haftalık sohbet halkasına katıldım ve gıyabi tanışıklığımız vicahiye döndü.

Yazımda ismiyle andığıma bakmayın, Bekir Salim tanıştığımız günden bu yana benim için “Abi” olmuştu. Bekir Salim Abi’nin on parmağında on marifet vardı. Saz çalıyor, atışmalarla Aşıklık geleneğini sürdürüyor ve profesyonel olarak resim yapıyordu. Bekir Salim Abi güleç yüzüyle girdiği sohbet ortamlarına müthiş bir renk katıyordu. Bu yüzden hem meslek hayatında, subaylık yıllarında hem de sonrasında çok ciddi dostluklar biriktirmişti.

Ancak Bekir Salim Abi’yi gerçek anlamda tanımam için ABD’ye gelmem ve burada bir programına katılmış olmam gerekiyormuş. ABD’ye geldikten kısa bir süre sonra Bekir Salim Abi’nin de Türkiye’den ayrıldığını öğrendim. Bir müddet Avrupa’da dolaştıktan sonra rotayı ABD’ye çevirmiş, yaşama şartlarının uygunluğunu görünce de burada kalmaya karar vermişti. Bu karardan kısa bir süre sonra da, yaşadığım şehire, Houston’a gelecekti.

KADEM BASTIN, GÖNÜL TAHTIN

Bekir Salim Abi’yi ilk defa sahnede Houston’da dinlemek nasip oldu. Bekir Salim Abi konuşmaya başladığında adeta salonu büyülüyordu. Erzurum şivesiyle Naim Hoca’dan anlattığı fıkralarla dinleyicileri tabir yerindeyse kırıp geçiriyordu. İki saatlik programın son 45 dakikasını ise Raci Alkır’a ayırmıştı.

Önce Raci Alkır’ın özelliklerini anlatmış, arkasından da izleyicilere adını sormuş, bizleri adeta sınava tabi tutmuştu. Yüzlerce kişinin bulunduğu salonda kimse Raci Alkır ismini bilememişti. Oysa Alkır, hiç yabancısı olmadığım çoğu zaman severek dinlediğim bir isimdi. Ancak o anın heyecanıyla, bir anda aklıma gelmemişti.

Türkiye’nin radyolu yıllarında akşam saat dokuzla on arasında, meşhur radyo tiyatrosu “Arkası Yarın”dan hemen önce “Dinleyici İstekleri” programı yayınlanırdı. O programda Bedia Akartürk’ten, Belkıs Akkale’den, Can Etili’den türküler dinlemek büyük bir zevkti. Hatırlatmakta fayda var, 1980lerin ilk yarısında Türkiye’de tek kanallı bir televizyon ve TRT radyosu dışında bunları dinleyebileceğimiz başka bir kanal yoktu. Radyoda adını sık duyduğum ve severek dinlediğim isimlerin başında da Raci Alkır geliyordu. Bekir Salim Abi, o gece bu güzel ismi hatırlatmış, rahmetle anmamıza vesile olmuştu.

Raci Alkır ismiyle zihnimde özdeşleşen “Kadem Bastın Gönül Tahtın/A Sultanım Safa Geldin” türküsü olmuştu. Bu türkünün sözlerini, müziğini sevmeme rağmen üzerinde hiç uzun uzadıya düşünmemiş, anlamaya çalışmamıştım. Tâ ki Fethullah Gülen’in Fatih Camii Kadir Gecesi Vaazı’na kadar. Gülen Hocaefendi, bu coşkulu vaazından ellerini açmış, “Bahtına düştüm” diye ağlarken, arada bu türkünün sözlerini de dile getirmişti. Zihnimde o zaman bir şimşek çakmış, sözlerin türkü formunda bestelenmiş bir ilahiye ait olduğunu farketmiştim. O zaman Raci Alkır’a sevgim ve saygım bir kat daha artmıştı.

Raci Alkır, 1933’te dünyaya gelmiş ve babasının yanında terzilik yaparak hayatını kazanmıştı. Sesinin güzelliği daha ilk gençlik yıllarında keşfedilmiş, Erzurum Halkevi’nde türküler söylemişti. 1960’ta TRT Erzurum Bölge Radyosu kurulunca, terziliğinin yanı sıra haftada iki gün radyoda çalışmaya başlamış, 1966’ta da kadrolu sanatçı olmuştu.

AŞK MECLİSİNDEN GEÇTİ

Erzurum denilince o yıllarda akla gelen ilk isim Alvarlı Efe lâkabıyla bilinen, dönemin ünlü mutasavvıfı Muhammed Lütfi Hazretleriydi. Raci Alkır’ın babası Alvarlı Efe’nin bağlıları arasındaydı ve oğlunu da sık sık mürşidinin yanına götürüyordu. Alvarlı Efe, hayatını gayet mütevazi bir ortamda, bir ahır sekisinde geçiriyordu. Hastalığı yüzünden Erzurum’a taşındığında da, çatı altında tavanı olmayan bir evde ikamet etmiş, buralarda birbirinden güzel şiirler yazmış, dönemin bütün ünlü isimlerini etkilemişti. Alkır, böyle bir ortamı görmüş, çocukluğundan itibaren şiirleri hafızasına almış, okunuş biçimlerini kavramıştı.

https://www.youtube.com/watch?v=w9bWj1QrtBA&index=12&list=PLhj5YIlqJKmN2gxtPzR8kk1D0qASKsSc1

Alvarlı Efe’nin şiirlerinin geleneksel “Tatyan” formunda söylenişi Raci Alkır’ın gayretleriyle günümüze kadar gelmişti. Alvarlı Efe’nin tekkesi yoktu. Yaşadığı evin selamlık kısmı, yani bir ahırın hafif yüksek, seki kısmı bu işe tahsis edilmişti. Burada Nakşibendi tarikâti usulüne göre ders veriliyor, her gün akşam namazı öncesinde “Hatme” yapılıyor, ardından da “Daire” yani bendirler çıkartılıyor ve ilahiler okunuyordu. Alvarlı Efe bu coşkuyu çok seviyor, soranlara da “ışk bu ışk”, yani “aşk bu aşk” diyordu.

Alkır’ın kulağı küçük yaştan itibaren bu toplantılarda söylenen ilahilerle dolmuştu. “Kadem Bastın Gönül Tahtın” türküsünün sözleri, Erzurum’un kurtarıldığı gün şehit edilen Alvarlı Efe’nin babası Hüseyin Efendi’ye aitti. Repertuara giren “Can Bula Cananını”, “Seyreyle Güzel Kudreti Mevla Neyler”, “Erzurum Kilidi Mülk-ü İslâm’ın” gibi türküler hep Alvarlı Efe’nin şiirlerinin bestelenmiş halleriydi.

Raci Alkır, seksenin üzerinde türküyü repertuara kazandırmış ve bütün Türkiye’de bilinmesini sağlamıştı. “Dün Gece Yar Hanesinde Yastığım Bir Taş İdi” gibi bir dönemin çok dinlenen türkülerinin altında hep Alkır’ın imzası vardı. Alkır’ın, 1955-1980 yılları arasında oldukça aktif bir sanat hayatı olmuş, ismi Erzurum’dan çıkıp bütün Türkiye’ye yayılmıştı.

İlerleyen yaşında Hac’ca gitmiş, dönünce de 15 ilahiden oluşan bir albüm hazırlamıştı. Alkır’ın Alvarlı Efe’nin şiirlerinden oluşan Klasikler albümü ise Vatikan’da 2002’de yapılan bir törende icra edilmiş ve büyük ilgi görmüştü. Alkır’a sevenleri ve Erzurumlular “Türkü Paşa” lâkabını vermişlerdi. Ancak Alkır hiçbir zaman yüceltilmek istememiş, son derece mütevazi bir hayat sürmeye çalışmıştı. Hatta bir söyleşisinde sahneye çıktığına para talep etmekten hiç hazzetmediğini söylemişti.

Raci Alkır, hayatı boyunca müzik çizgisinden hiç taviz vermemiş, “Tatyan” tarzını büyük ustalıkla uygulamış ve aktif sanat hayatı boyunca onbir albüme imza atmıştı. Alvarlı Efe’nin şiirlerinin yanı sıra, yörenin geleneksel türkülerini de ihmal etmemiş, büyük bir vukufiyetle bu türküleri de seslendirmişti.

Raci Alkır, 16 Aralık 2011’de hayata veda etti. Büyük usta hayatı boyunca “Can Bula Cananını/Bayram O Bayram Ola” türküsünü büyük bir aşkla söylemişti. Umalım ki vefatı sevenlerine nalân, kendisine handan olmuş olsun…

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com