‘İşkenceye karşı çıkmak bir cemaati değil insanlık onurunu korumaktır’

KRONOS 17 Mayıs 2017 GÜNDEM

Türkiye’de işkence iddialarının polislerin meslektaşlarından gelmesi üzerine 30 yıldır Türkiye’de işkence yasağı konusunda çalışan en önemli örgüt olan İnsan Hakları Derneği harekete geçti.

Sibel Hürtaş‘ın Al-Monitor‘a yazdığı makalede derneğin konu ile ilgili çalışmaları ele alınıyor.

Hürtaş yazısına, “Kürt illerinde polislerin yaptığı işkencelere yönelik sayısız dava açtı” diyerek başlıyor ve derneğe nisan ayının son haftası yapılan bir başvurunun diğerlerinden farkına dikkat çekiyor: Başvurunun sahibi bu kez polislerdi. Polislerin aileleri ve avukatları İnsan Hakları Derneği’ne mail ve sosyal medya hesapları üzerinden başvurarak polislerin işkence gördüğü iddiasında bulunuyorlardı.” diyerek devam etti.

Sibel Hürtaş İHD Başkanı Avukat Öztürk Türkdoğan’ın, “İşkence insanlığa karşı suçtur, işkenceye karşı çıkmak bir cemaati korumak değil insanlık onurunu korumaktır” yanıtını verdiğine işaret ediyor.

İşte Al-Monitor’da yer alan yazı:

“26 Nisan günü Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Emniyet teşkilatına yönelik en kapsamlı operasyon gerçekleştirilmişti. Dokuz bin polis açığa alınırken, binin üzerinde polis, öğretmen ve kamu çalışanı da gözaltına alınmıştı. İşkence başvurusunda bulunanlar da bu son operasyonda gözaltına alınanlardı.

İnsan Hakları Derneği Başkanı Avukat Öztürk Türkdoğan, Al-Monitor’a yaptığı açıklamada, 26 Nisan operasyonunda işkence gördüğünü söyleyen birinin başvurusunu anlatıyor. Bu başvuru sadece adı kendi isteği üzerine gizli tutulan mağdurun değil kendisiyle beraber aynı yerde gözaltında tutulanların neler yaşadığını da anlatır nitelikte. Burada anlatılanlar ayrıca sorgu tutanaklarına da geçtiği için şu an Türk resmi makamlarının da elinde.

Mağdur avukatı aracılığıyla yaptığı başvurusunda özetle şunları söylüyor: “Gözaltına alındıktan sonra Terörle Mücadele Şubesi’ne değil Mali Şube’ye götürüldük ve burada altı metrekarelik odalarda 15’er kişi tutulduk. Mesai bitiminde herkes (görevliler) gittikten sonra gece vakti polisler bu odalara gelip, sırayla birimizi alıp özel odaya götürüyorlardı. Çırılçıplak soyuyorlardı. Kafaya poşet geçirip, sorguluyorlardı. Şişelerle cinsel taciz tehdidinde bulundular. Bu olaylar sonrasında iki kişi günlerce kustu ama hastaneye götürülmediler.”

Öztürk Türkdoğan başvuruyu özetle aktardıktan sonra, şu noktaların altını çiziyor: “Türkiye işkence ile mücadele konusunda önemli mesafeler almıştı. Bu kapsamda işkencenin yoğun olarak yaşandığı Terörle Mücadele Şubesi’nde kameralar vardır. Bu insanlar Mali Şube’ye götürüldüler çünkü orada kameralar yok. Bu insanlar Olağanüstü Hal sürecinde çıkarılan kararnamelerle uzatılan gözaltı süreleri nedeniyle iki hafta gözaltında tutuldular, bu süre işkence izlerinin silinmesi için önemli bir süre.”

15 Temmuz darbe girişiminin ardından işkence iddiaları uzun süre gündemden düşmedi. Hatta darbe girişiminin hemen ardından yaralanmış, yüzlerinde ekimoz izleri bulunan asker resimleri devletin resmi ajanslarından servis edildi. Hükümet kaynakları bu yaralanma olaylarının darbe girişimi esnasındaki arbedelerde gerçekleştiğini öne sürse de gözaltı merkezleri ve cezaevlerinden işkence iddiaları gelmeye devam etti. Ancak bu iddiaların pek çoğunu izleyebilmek ve dava açabilmek mümkün olmadı. Çünkü işkence görenler kimliklerini açıklamak istemedi, ne tür işkencelere maruz kaldıklarını anlatmaktan çekindiler.

Avukat Türkdoğan, Fethullah Gülen cemaatine yönelik operasyonlar kapsamında gözaltına alınan ve işkence gören çok sayıda asker ve polis olduğunu belirterek neden sessiz kaldıklarına ilişkin şu saptamayı yapıyor: “Bunlar ilk defa mağdur duruma düştüler. Bunlar hep devlet içinde devlet adına güç kullanan kesimlerdi. Birçoğu daha önceki olaylarda işkence yapanlardı. Ama onlar bunu yapsalar bile siz onlara işkence yapamazsınız. İkinci neden ise kültürlerinde yok. Muhafazakâr bir kültür… Dini bir eğitim almışlar. İşkence onlarda toplum nazarında onurları kırılmış, küçük düşürülmüş, dışlanmış hissiyatının oluşacağını düşünerek, kendilerine yapılan muameleyi anlatmak istemezler.”

Polisin polise işkence yaptığına ilişkin iddiaların önemli bir aşama olduğuna dikkat çeken Türkdoğan şöyle devam ediyor: “Operasyonlarda yıllarca beraber çalışan polislerin şimdi birbirine işkence yapması korkunç bir şey. Bu örnek Türkiye’deki devlet sisteminin ne kadar dejenere olduğunu ortaya koyuyor.”

Adalet Bakanlığı’nın açıkladığı son rakamlara göre 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye’de 148 bin kişi gözaltına alındı, 48 bin kişi ise tutuklandı. Bu oldukça yüksek bir rakam. Türkdoğan bu sayılardan yola çıkarak, “Gözaltına alınan 148 bin kişinin en az yarısının işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını düşünürseniz, bu kişilerin ailelerini de hesaba katarsanız, o camia üzerinde yaratacağı travma çok büyüktür. Türkiye bir de bu travma ile baş etmek zorunda kalacaktır.” diyor.

15 Temmuz darbe girişiminden bu yana işkence iddialarının ardı arkası kesilmiyor. İşkenceyle mücadele etmesi gereken Adalet Bakanlığı, cumhuriyet savcıları, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ise bu şikayetlere karşı sessizliğini koruyor. İşkence konusuna duyarsız kalanların başında baroların gelmesi ise sessizliğin ürkütücü boyutlarını gözler önüne seriyor.

Bu sessizliğin altında kurumların “Fethullah Gülen cemaatine sahip çıkma” endişesi yatıyor. İHD Başkanı Türkdoğan ise bu endişelere, “İşkence insanlığa karşı suçtur, işkenceye karşı çıkmak bir cemaati korumak değil insanlık onurunu korumaktır” yanıtını veriyor.”

 

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com