Konut reklamlarının nedeni kriz mi?

İnterbank, Egebank, Kentbank, Demirbank, İmarbank, İhlas Finans, Adabank, Etibank. Ya da Kombassan, Yimpaş, Jetpa… Bu bir dönem her gün duymaya alıştığımız şirket isimlerini 30’lu yaşlarda olanlar mutlaka hatırlayacaklardır.

HARUN ODABAŞI 06 Kasım 2017 GÖRÜŞ

İnterbank, Egebank, Kentbank, Demirbank, İmarbank, İhlas Finans, Adabank, Etibank. Ya da Kombassan, Yimpaş, Jetpa… Bu bir dönem her gün duymaya alıştığımız şirket isimlerini 30’lu yaşlarda olanlar mutlaka hatırlayacaklardır. Bu markaların hepsinin ortak bir özelliği var. Battılar. İflas ettiler. Mağdurları tarafından lanetle anılan şirketlere dönüşürken uğrattıkları zararların tamamını millete yükletip tarihin çöplüğüne öyle kaldırıldılar.

Hepsi iflas etmeden veya TMSF’ye devredilmeden önce televizyon ve gazeteleri reklama boğuyorlardı. Hangi televizyon kanalını açsanız, hangi gazetenin sayfasını çevirseniz mutlaka bir banka reklamı ile karşılaşırdınız. Hatta Fadıl Akgündüz’ün Jet-pa’sı  gösteriyi abartmış, en çok seyredilen kanalların en pahalı dakikalarını satın alıp ortak yayın yapardı.

Hafızamızı tazelememizin bir sebebi var: Son aylarda yine tv reklam kuşakları konut firmalarından geçilmiyor. Birbirinin kopyası reklamlarla müteahhitler konut satmaya çalışıyor. Reklam modern zamanların bir gerçeği. Bir ürünü vatandaşa ulaştırmak istiyorsanız mutlaka tanıtımını yapmak zorundasınız. Reklam bu yönüyle ürün maliyetlerini artırmadığı gibi doğru strateji ile maliyetleri düşürme özelliğine de sahip. Fakat bu kural her reklam için geçerli değil. Kan kaybeden ve iflasın eşiğine gelen şirketler de can havliyle kendini kurtarmak için reklama sarılabiliyor ve bu son hamle çoğu zaman mezarın daha derin olmasından başka bir işe yaramıyor. Bizim reklam tarihimizde de böyle büyük bir şirket çöplüğü var. Çoğu zaman faturasının millete çıkarıldığı büyük bir şirket mezarlığı…

Krizden kurtulmak için reklama sarılan şirketler medya kuruluşlarının bilançolarına muazzam katkı sağlar. 1980’lerde milletin kanını emen bankerlerin en büyük paydaşları yine reklam verdikleri medya kuruluşlarıydı. Türkiye’de doğru dürüst işleyen bir medya etiği olsa belki gerçeği yansıtmayan ve bedeli vatandaşa ödetilen reklamların önüne geçilebilirdi. Avrupa’da ve özellikle şüphe duyulan reklamların gerçekliğini tüketici lehine araştıran kurullar var. Bu kurullar saadet zinciri tarzı firma reklamlarını engelleyebiliyor. Maalesef Türkiye böyle bir sigorta sisteminden mahrum.

Birkaç yıldır konut sektöründe balon oluştuğu yönündeki yaklaşımı artık uluslararası raporlarda teyit ediliyor. Sosyal konutlar dışındaki konutlarda fiyatlar kabul edilebilir seviyenin üstüne çıkmış görünüyor. IMF raporlarına göre Türkiye’de satın alınan bir gayrimenkulün kendisini amorti etme süresi ortalama 22-28 yıla kadar çıktı. Amortide kabul edilebilir rakamlar 10-15 yıla kadar normal karşılanıyor.

İlk elden satışlar bilinmediği için resmi bir kayıt elimizde yok ancak stoktaki konut sayısının 1 milyonun üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Konut yapım hızı ise bu yıl geçen yıla göre yüzde 10 arttı. Türkiye’de en fazla kâr beklentisi konut sektöründe olduğu için geçmişin tekstilcileri başta olmak üzere pek çok isim müteahhitliğe soyundu. Arz talepten fazla büyürse ne olacak? Banka kredileri ile finansman sağlayan müteahhitler borçlarını ödeyemezse bankalar bu şirketlere çöker mi? Ne olacağı malum. Her çılgınlık sonunda kendi düzeltmesini yapar. Ama olan yine vatandaşa olacak ben ona yanıyorum.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram