Mutsuz bir trolle hasbihal

CEM MORA 06 Mart 2017 Genel

Ne kadar zaman geçti, hatırlamıyorum. Yorgun geldiğim bir günün akşamında sabit telefon çaldı. “Buyurun” diyordum ki, doğrudan konuya girdi ahizenin diğer ucundaki ses:
– Afedersiniz, sizin sapığınız olabilir miyim?
– Olur, neden olmasın? Ara sıra böyle ararsınız, saçmalarsınız, günün yorgunluğu geçer, deyince o da şaşırdı, beklemediği cevap karşısında. Mahçupça özür diledi. Ne demişler, sapığın da hayırlısı…
Kronos‘un sosyal medya sayfalarına sektirmeden yazan, canı sıkkın, kafası karışık, muhtemelen çok yalnız ve mutsuz M.T’nin yorumlarını görünce yıllar önceki olay aklıma geldi. Kızamadım nedense…
İhtimal ki, özel örtülü bütçelerle beslenen paralı trollerden değil M.T. Konuşmayı çok sevmiyor. Kendini iyi hissettiği fotoğrafları paylaştığında gelen iltifatlara bile kısa cevaplar vermeyi tercih ediyor. ‘Arada öyle oluyo halacım’ derken, yüzünün kızardığını hissedebiliyorsunuz. Ama halasının ve yakın akrabalarının izlediğini bildiği duvarında Süpermen’e o meşhur el hareketini ve başka ayıp şeyleri yaptıran görselleri paylaşmaktan da geri durmuyor.

Hayatının üç beş yıl öncesine batığınızda K.T’nin kafası biraz daha ‘değişikmiş.’ Harun’lu, karunlu muhalefet yapan Numan Kurtulmuş’un hooop diye Ak Parti’ye geçişini yadırgamış mesela. Laf çakmış. Kısa, özlü cümlesiyle, ‘Numan kurtulmuş, diğerleri batmış’ şerhi düşmüş öznel tarihine. Banu Avar postlarını bol bol paylaştığı zamanlar olmalı ki, ‘Küçük hırsızlar fenerle, büyük hırsızlar deniz feneriyle çalar’ bile demiş! Gezi olayları ertesinde girdiği polemiklerde bile kendine göre mesafesini korumuş siyasete karşı. “Abi ben tayyipi yanlış yaptığı her işde hep tenkit ediyorum. 10 işinden 7’si yanlış bak profilime görürsün ama bide seni görelim be abi nası müslümansan anlamadım” demiş, S.B’nin ” Tayyipçi değilim diyorsun tayyip ağzı ile konuşuyorsun, çapulcular gibi camilere girip terbiyesizlik yapmıyoruz, diyorsun çapulcu sözü tayyip e ait camilerde içki içtiler yalanıda tayyip e ait tayyipçi olmadığın o kadar belli oluyorki gerçekten” eleştirisine.

Ama o zamandan parmaklar ‘Rabia’ olmuş T’nin. Kendini ifade etmek için bozuk bir Türkçe ile de olsa uzunca bir paragraf bile kurabilmiş manifesto niyetine: Abi ben tayyipçi değilim bu 1 . 2 incisi mısır’daki katliyama karşı ve mursiye destek olmak amacıyla böyle yapıyoruz ve edebimizle protesto ediyoruz, çapulcular gibi camilere girip terbiyesizlik saygısızlık yapmıyoruz, sokaklara işiyip s..mıyoruz sırf tayyip gitsin diye memleketi kausa sürüklemiyoruz, biz bahane olarak 5 tane ağacı sebeb yapıp ülke çapında ayaklanma çıkarmıyoruz, müslüman insanların katline karşı çıkıyoruz ve bu siyaset üstü birşeydir, sen git etem sarısülülük gibi kominist gerillaları cumhuriyet kahramanı ilan et ondan sonra kalkıp dinden demokrasiden söz et, yok yaaa. Biz tüm putperesleri i.neleri lezbiyenleri bir araya getirip toplu yürüş de yapmıyoruz, biz orada yahudilerin katili olan ve müslümanları öldüren sisi yi ve batıyı protesto ediyoruz. Zaten siz kemalistler nerde antin kuntin işler var hep ordasınız…. bikere de seni islam coğrafyasındaki müslümanları desteklerken görelim be abi senin rengin neki anlamadım vallahi buda 3….
Epey çabalamış ama S.B o tuzağa düşmemiş. Bırak ordan Alla’sen deyip geçmiş.
Rabia ile egemen dile elini kaptıran M.T o günden sonra kolunu da kurtaramamış. Hamur gibi yoğurmuş, dolaşımdaki zehirli dil onu. Onlarca televizyon, yandaş basın, internet yayınları, sosyal medya trolleri ne diyorsa tekrar etmiş ondan sonra. Örtülü propoganda aygıtının istediği ve yarattığı genç adam olarak huzursuz, gönüllü ve saldırgan bir umutsuz vakaya dönüşmüş.  M.T’nin zihin havuzuna ne kadar irite edici, kirli, ayrıştırıcı klişe varsa boca edilmiş. Hicri yılbaşlarını hatırlayan, Cuma mesajlarını eksik etmeyen M.T, bulabildiği ve kullanabildiği herkese karşı nefret saçıyor şimdi. İtham ediyor, küfrediyor… “O ağaç da kurtaramayacak sizi ey yahudi…” derken kah masonlara saydırıyor, kah azınlıklara…”Zaman herkezi harcar” diye apolitik cümleler kurduğu zamanlarda Ankaralı trol başının imla hatalarından vareste kalmıyor. Cenneti bir şekilde garantilediğini düşünerek “Cehennemde havalar nasıl İnönü” diye soruyor arsız ve kendinden emin bir edayla. Aklının yetmediği zamanlarda ‘Osmanlıyız Pek Şanlıyız’ gibi sayfalar imdadına yetişiyor. “Batı, bilim, gelişme hikaye. Batı bugün ilerdeyse Osmanlı korkusundan” aydınlanmasını tez elden duyurmuş eşe, dosta, takipçiye:
Galileo Galilei: Teleskoplarla Osmanlı ordusunun gelişini size önceden haber vereceğim, bunu ciddiye alın.
İhsan Fazlıoğlu: Modern bilimin ortaya çıkmasının en önemli nedenlerinden birtanesi ‘Türk korkusudur.
Yetmediği zamanlarda diğer yardımcı paket trol besinleri devreye girmiş. Ehli Sünnet Müdafası videosunda dönemin stratejik derinlik uzmanı yöneticilerinin gönül coğrafyasında gezintiler yapmış. Biz mi Osmanlı’nın, Osmanlı mı bizim ‘ecdat’ karıştırmış biraz ama olsun, ne farkeder:
“BİZ OSMANLININ ECDADIYIZ, BUNU HERKEZ BİLİYOR. BİZİM BAŞIMIZ VİYANADA, GÖVDEMİZ ANADOLU’DA, AYAKLARIMIZ AFRİKA’DA YATIYOR.”
Kendi tabiriyle ‘Newyork Endüstri Meslek Lisesi, Mobilya Dekorasyon Bölümü’ mezunu, M.T bir sonuç. Kutuplaştırıcı nefret söyleminin, ötekini düşman gören zihniyetin bir prototipi. Fakat, yoruldu ve yardıma ihtiyacı var.​
Çok yordular sizi M.T. Sizin deyiminizle “​İnsan ne asılacak kadar asi olmalı, nede basılacak kadar yavaş olmalı .​” değil mi? Şöyle biraz gevşeseniz. Konum verdiğiniz Karamürsel sahilinin, Kartal kıyılarının, Sinpaş evlerinin biraz tadını çıkarsanız. Komik bulduğunuz Şener Şen, Kemal Sunal fotoğraflarına bakın çok eğlenceli. Tamam, hayaliniz Boğaziçi Köprüsü üzerinde hayatınızı birleştireceğiniz müstakbel hanımefendi ile helikopterden asılarak alemi seyretmek ama, bu şarkılarla da olabilir. Barış Manço’yu sevdiğinize, Cem Karaca’yı bildiğinize göre gönül salıncağında seyahat etmek mümkün.

Cüppeli Ahmet Hoca’yı da sevin, dinleyin ama çok da şaapmayın hani. Yeri geldiğinde cüppesini Matrix gibi bir kenara savurup kızgın kumlardan sekerek mavi sulara atlayabiliyor. Jet-skisini azgın dalgalara sürerek stresini köpüklere bırakabiliyor.
​Kırmızıyı bir profilinizde al bayrağa, bir de Nike papuçlarınıza yakıştırdığınıza göre, iyi yaşamayı siz de istiyorsunuz. Yere bakarak poz verdiğiniz fotoğraflardan kendinizi önemsediğiniz belli. Kimse bir başka kimse için yaşamıyor, M.T Bey. Gidenler geri gelmiyor. Şehit acıları ateş düşen ocaklarda dinmiyor. Siz antisemitik mesajlarla nefret suçu işlediğinizle kalıyorsunuz​. Oysa Mavi Marmara’da şehit olduğu söylenen kişilerin ailelerine İsrail devletinin ödediği tazminat henüz ulaşmadı. Üstelik “Bana ne, bana mı sordunuz” fırçası da yanlarına kar kaldı. İHH’ya sorun onlar daha çok şey söyler size.

Unutmadan rahmetli İsmet İnönü gibi cennet mekan Abdülhamid-i Sani de diğer aleme göçtü. Onun hatıratını okumak, dönemindeki romanları karıştırmak belki herkese daha iyi gelir, ne dersiniz. Üç kıta, yedi deniz öykünmesi yapan, Saraybosna’dan Mekke’ye belde-i kutsileri ezbere sayan staratejik derinlikçi büyüklerin bile sesi çıkmaz oldu. Durun biraz. Devlet-i Aliye’de de Afrika safari için gidilen yerler değildi. Daha çok huysuz, muhalif memurların, aydınların sürgüne gönderildiği çöllerdi.
Yine de hayırlısı olsun M.T Bey.
 

 

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com