Ölü taklidi yaparak ekonomik krize çare bulunamaz

SÜHAN MERİÇ 11 Ocak 2017 Genel

Bir para birimi düşünün. O para birimi geride kalan sene yüzde 20 değer kaybetmiş. Müteakip sene suların biraz durulması beklenir değil mi? Bu beklenti ile de yeni senede o paranın değerinin son seviyelerin etrafında şekilleneceği üzerine tahminler yaparsınız.

Maalesef o para birimi Türk Lirası ise böyle bir senaryo tutarlı olmuyor, olamıyor.

Dolar ve euro gibi rezerv paralar karşısında son iki senedir yüzde 100’e yakın eriyen TL’nin dipsiz bir kuyuda serbest düşüşte. 2017 için en afakî tahmin dolar/TL için 3,95, euro/TL için 4,15 idi.

Gelin görün ki 2017 sonunda ancak ulaşılabilir denilen bu seviyeler 10 günde geçildi, geçilecek. Böylesine anormal hareketlerin yaşandığı piyasada kim, neye göre fiyat belirleyecek. Dolarizasyon ekonomide görüş mesafesinin tamamen ortadan kalkmasının öteki adıdır ki Türkiye’de olup bitenin tam karşılığı dolarizasyondur.

OHAL: MUHALİF OLANI SUSTURMA SOPASI

Türkiye’nin içine düştüğü şiddet ve kaostan TL’nin etkilenmemesini beklemek hoş bir hayalden ibaret olurdu. 135 bin kişinin kamudan idarî kararla atılıp açlığa mahkum edilmesi tek başına ekonominin dengelerini alt üst etmeye yeter. 147 gazeteci demir parmaklıkların ardında. Türkiye ‘dünyada en fazla gazeteci tutuklayan ülkeler’ arasında açık ara birinci.

Türkiye; OHAL rejiminin devam ettiği her gün medyaya, aydınlara ağır baskıların uygulandığı üçüncü dünya ülkelerinin arasındaki yerini perçinliyor. Acı, ama hakikat bu. İmajımız yerle bir oldu. Türkiye’ye yeni yatırımcı gelmediği gibi geçmişte gelenler de fırsatını bulduğu gün kaçıyor.

Anayasa değişikliği diye TBMM Genel Kurulu’na getirilen ve birkaç ay içinde halkın oyuna sunulmasına kesin gözüyle bakılan ‘partili cumhurbaşkanlığı’ sisteminin kuvvetler ayrılığının cumhurbaşkanının elinde tek kuvvete inmesi gibi anti demokratik bir tablonun bugünkü istikrarsızlığı bile mumla aratacağı aşikâr.

Siyasetin daha stabil olduğu, olabildiğince geniş bir mutabakat zemininde yapılması icap eden anayasa değişikliğinin alelusûl ve dahi alelacele TBMM’de müzakere edilip oylanması faydadan çok zarar getirecek. Parlamenter sistemin aksaklıklarını reform etmek dururken yasama, yürütme ve yargıyı cumhurbaşkanına bağlamayı çoğulculukla telif edilemez.

Suriye krizinin siyasî, iktisadî ve içtimaî faturası da hükûmetin son aylara sığdırdığı keskin dönüşlere rağmen kabarıyor.

KURBAĞA TAVADA, OCAK YANIYOR

Ekonomik kriz daha evvel patlak veren krizlerden çok farklı biçimde derinleşiyor. Tavanın alttan alta ısıtıldığı deneyde kurbağanın yandığını fark edememesi gibi Türkiye’de iş âlemi, çalışanlar, çiftçiler krizin yıkıcı etkilerini idrak edemiyor. Nitekim medyanın elinde köprü zammını ‘fiyat güncellemesi’ diye haberleştirebilecek kadar editoryal bağımsızlık kaldı.

Türkiye’de gazetelerin kibrit kutusu kadar dar sütuna sığdırdığı birkaç yeni haber:

New York merkezli yatırım bankası Morgan Stanley, 2016, 2017 yıllarına dâir Türkiye büyüme tahminlerini düşürdü. Buna göre, 2016 için büyüme yüzde 2.7’den yüzde 2.2’ye, 2017 için yüzde 2.6’dan yüzde 2.3’e revize etti.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye bankacılık sektörüne yönelik yeni raporunda, “Artmakta olan takipteki kredi oranları Türk bankalarının kârlılığı üzerinde ciddi sonuçları olabilir.” uyarısında bulundu. Moody’s, kredi notunu 2017’de takip etmeyeceğini ve Türkiye’yi takvimden çıkardığını de ilan etmişti.

Alman Commerzbank’a göre Türkiye ekonomisi 2016’nin 3. çeyreğinde Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) ilan ettiği gibi yüzde 2,7 değil, yüzde 4,4 küçüldü. Banka analistleri takip eden dönemlerde de eksi büyüme bekliyor.

Bunlar gibi kritik nice habere ‘referandumda oy kaybettirir’ baskısı yüzünden gazete ve televizyonlarda yer verilmiyor.

EKONOMİYE DE KARARTMA UYGULANIRSA!

Sokaktaki insanın ekonomik verilerin nasıl bozulduğunu takip etmesi mümkün olmadığına ve onun yerine bu görevi medyanın ifa etmesi lazım geldiği halde buna müsaade edilmediğine göre gerçek bilgiye nasıl ulaşılacak? Karartma uygulasanız da siyasetin hışmına uğramamak gibi garabetin içine düşürülen Merkez Bankası, BDDK ve Hazine ölü taklidi yapsa da ekonomi iyi ise de varlığını hissettirir kötüye gidiyorsa da…

Onun içindir ki ekonomi yönetimi slogan cümleler kurmak yerine dolar ve eurodaki artışın enflasyonu nasıl körüklediğini artık kabul etmeli. ‘Dış mihraklar doları yükseltiyor’ gibi deli saçması söylemlere son verilmeli. Evvela teşhisi doğru koyalım. Bu da ancak acı hakikatlerle yüzleşerek olacaktır.

Merkez Bankası’nın inisiyatifi eline alması ve dolar talebini düşürecek, TL cinsi varlıkları (hisse senedi, bono ve tahvil vb) cazip kılacak faiz hamlesi için harekete geçmesi elzem. Saray’a rağmen kanunun verdiği yetkileri kullanmalı ve tansiyonu düşürmeli.

Tek başına Merkez Bankası’nın hamleleri ile kur şoku atlatılamaz.

ABD Merkez Bankası faizleri artırırken küresel fonlara Türkiye’de durmaları için ikna edici argümanlar sunmak mecburiyeti olan hükûmet biran evvel krize karşı reel sektörü destekleyici, istihdam dostu alt yapısı sağlam bir paket açıklamalı.

Ankara’da böyle bir motivasyon ihtiyaç görülüyor mu? Maalesef hayır.

Bu arada makaleyi kaleme almaya başladığımda 3,85 TL olan dolar şu satırı yazarken 3,88’e çıkmıştı. Euro da iki kuruş artarak 4,07’ye gelmişti.

Tehlikenin farkında mısınız?

 

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com