Merkez Bankası silahını geç çekti: Sermaye kaçıyor, dolar fırlıyor

SÜHAN MERİÇ 11 Mart 2017 GÖRÜŞ

Doların 3 TL’den 3,70’in üzerine kadar yükselmesi ekonomiyi delik deşik etmeye yetti. Halka açık olanların bilançoları açıklandığı için Borsa’daki şirketleri nasıl etkilediğini görebiliyoruz. Türkiye’nin en büyük holdingi Koç’un bile bu sene kârı düştü. Türk Telekom 724 milyon TL, Türk Hava Yolları 6,5 milyar TL, Teknosa 165 milyon TL zarar yazdı. Yazması ve okuması kolay gibi de gelse bu zararlar çok fazla.

Borsa’da olmayan şirketlerin halini de İstanbul Kapalı Çarşı’da ve Bağdat Caddesi’nde bile her geçen gün sayısı artan boş dükkanlardan anlamak mümkün. İşsizlik yüzde 13 oldu olacak. Enflasyon yüzde 10’u aştı. Merkez Bankası’nın net rezervleri 32,5 milyar dolara indi. Türkiye’nin iki aylık ithalatını karşılamaya bile yetmez o para. Brüt rezervler ki bu kaleme bankaların, şirketlerin ve şahısların emanet paraları dahil. Buna rağmen 89 milyar dolar brüt rezerv kaldı.

KATAR PARALARI DA YETERLİ OLMADI

Katar’dan gelen esrarengiz paralar da olmasa cari açığın finanse edemeyeceğiz. Katar paralarına rağmen rezerv eriyorsa para girişi azalmış, çıkışı hızlanmış demektir. Türkiye’ye niye Katar harici bir memleketten yatırım gelmediğini de uzun uzun düşünmek lazım.

Senede 22 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım çeken, dünya devlerinin ihalelerde kıyasıya rekabet ettiği bir Türkiye’den kime ait olduğu bilinmeyen Katar parası ile ayakta durmaya çabalayan Türkiye’ye tenzil-i rütbe aldık.

Yatırım ortamı, mülkiyet hakkı ve hukuk güvenliğinin ortadan kalktığı ekonomilerde bavulu ilk toplayan sermaye sahipleri olur. Yerli ya da yabancı fark etmez. Sermaye ürkektir. Türkiye’de işadamından gazetecisine hemen herkesin son 3 senede maruz kaldığı hukuk ihlalleri yeni yatırımcı ve turistin gelmesine mani olduğu gibi elde avuçtakiler de yatırım için gayet sıcak memleketlere kanat çırptı.

OHAL rejiminin hangi tarihte sona ereceği bilinmiyorsa, yatırımcı uzun vadeli yatırıma niye teşebbüs etsin ki! Holdinglere el konuluyorsa, idari kararlarla banka hesapları donduruluyorsa yatırımcıya nasıl güven telkin edebilirsiniz ki!

Sessiz sedasız derinden bir sermaye göçü var. Ülker, Koç, Eczacıbaşı, Doğuş, Fiba, Sabancı ve diğerleri yumurtları Türkiye sepetinde tutmuyor artık.

SERMAYE KAÇIYOR, DOLAR FIRLIYOR

Sermaye açığı olan Türkiye’nin böyle bir göçün şokunu atlatması mümkün değildi. Eldeki son mermi olan faizi en etkili biçimde masaya koymak icap ediyordu. Merkez Bankası (TCMB) doların 3,30 TL seviyesinden itibaren hareketlenmeye başladığı tarihlerde bu silahı çekebilseydi en azından TL’nin cazibesi artan risklere rağmen para çıkışını yavaşlatabilirdi.

Dolar talebi bu kadar yüksek olmazdı. Bugün 3,70 seviyelerini değil en fazla 3,45 seviyelerini konuşuyor olurduk. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın baskısına boyun eğen Merkez Bankası intibaı yatırımcının endişelerini daha da artırdı.

Paniği Amerika’da faizlerin artacak olması daha da tetikledi. Paranın asıl sahibi ABD’de enflasyon yüzde 2’ye yaklaştıkça faizler bugünkü seviyelerin çok üzerine çıkacak. İstihdam tarihi rekorlar kırıyor. İşsizlik ABD Merkez Bankası FED’in tahmin ettiğinde de hızlı düştü.

Yeni bir tüketim balonuna müsaade etmeyecek FED. 2008 krizinden aldıkları en kıymetli ders şu: Borçluluğu artıracak ucuz kredilerle tüketimi pompalamanın faturası ağır olur. Geçici bahar havasından ziyade kalıcı bahar/istikrarlı bir büyüme için kısa vadeli menfaatlerden uzak durulmalı.

TABELADA FAİZ YÜZDE 8!

Türkiye ise tam zıddını yapıyor. Vatandaşa faizler yükselmedi mesajı vermek için TCMB faiz artırmadı. Güya gösterge faizi yüzde 8. Oysa bankalar TCMB’den yüzde 10,4 ile borç alabiliyor. Akaryakıt istasyonunda tabeladaki ile kasadaki fiyat arasında yüzde 30 fark olsa oradan benzin alır mısınız? Türkiye’yi dışarıdan takip eden yatırımcılar için manzara böyle.

Faizi artırmadan artırmak gibi garabeti New York, Londra, Tokyo ve Frankfurt’taki bankacıların fark etmediğini mi zannediyoruz? Bal gibi farkında herkes olup bitenin… Bu yüzden TL’nin dolar karşısında suni biçimde arttığını bildiklerinden dolar geri geldikçe satmıyorlar, alıyorlar.

İki ileri bir geri hareketin Türkiye ekonomisine getirdiği ilave yük 200 milyar lira. Bu sadece 417 milyar dolar dış borca getirdiği maliyet. Faizlerin 1 puan artması Hazine’ye 4 milyar TL ilave maliyet getiriyor. Yüzde 7 ile borçlanan Hazine en son ihalede yüzde 11,5 ile borç alabildi… 18 milyar TL de buradan geliyor.

FED FIRTINASINA DİKKAT!

FED faizi Mart’ta kuvvetle muhtemel artıracak. Dövizde o tarihten itibaren yeni ralli sürpriz olmaz. TCMB yine dolaylı yöntemlerle vaziyeti geçiştirirse 4 TL artık eşik olmaktan çıkar. Merkez böyle bir durumda derhal faizi artırmalı. TL likiditesini gerçekçi bir politika ile daraltmalı. Yoksa kendimizi kandırırız…

Merkez Bankası, BDDK, Hazine ve SPK gibi kurumların bağımsızlığı Türkiye gemisini 2001 krizinin girdabından kurtarmıştı. Şimdi bağımsızlıkları keyfî olarak ortadan kaldırılan aynı kurumlar karar alamıyor ve gemi su alıyor…

Yakın tehlikeyi 1. mevki yolcuları ve kaptan köşkündekiler şen kahkahaların gürültüsünde fark etmiyor bile…

İlk seferine çıkmadan evvel Titanik’in (RMS Titanic) sahibi gazetecilere, “Tam bir mühendislik harikası yaptık. Tanrı’nın bile batıramayacağı bir gemi bu. Asla batmayacak.” beyanatını vermişti.

Buz dağına çarpan Titanik 2 saat 31 dakikada okyanusun karanlık sularında kaybolmuştu. Titanik’in 10 Nisan 1912’de çıktığı sefer, ilk ve son seferi olmuştu.

 

 

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com