İslamofobi mi, entegrasyon mu?

BİLAL BALTACI 15 Aralık 2016 Genel

Avusturya geçen hafta kritik bir seçim atlattı. Seçimde çoğu gözlemcinin beklediğinin aksine aşırı sağ değil Yeşiller tarafından desteklenen aday Van Der Bellen kazandı ve Avusturya’nın yeni cumhurbaşkanı oldu.

Aşırı sağcı lider Hofer kazansa beklendiği gibi Avrupa çapında İslamofobi ve yabancı karşıtlığı artar mıydı? Büyük ihtimalle. Peki Van Der Bellen’in kazanması entegrasyona olumlu etkiler mi? Muhtemelen evet. İsterseniz olumlu havanın işaretlerini bir tanıdığımdan duyduğum, yaşanmış bir örnek üzerinden anlatayım.

Viyana’da Üniversite okuyan genç kız, uzun hafta sonunu değerlendirmek için Tirol bölgesinde yaşayan ailesini ziyaret etmek üzere yola çıkar.

Uzun tren yolculuğu yapanlar bilirler, bazen Railjet’te oturmak için yer bulmak oldukça zordur. Genç kız da öyle bir güne denk geldiğinden yer bulamaz ve restoranda oturmak zorunda kalır.

Bilenler bilir tren restoranları muhabbetin koyu olduğu bir yerdir. Nitekim bir müddet sonra yanında oturan ‘Avusturyalı kadın’ başörtülü genç kıza döner ve “Size bir soru sorabilir miyim?” der. “Sorup sormamakta emin değilim” diye de ekler.

Genç kız bir yandan nezaketle istediğini sorabileceğini söylerken, diğer yandan ne soracağını tahmin etmeye çalışır. Zaten fazla seçenekte yoktur. Ve genç kızın aklından ilk geçen şeyi sorar kadın:

“Başörtüsünü gönüllü olarak mı takıyorsun yoksa birisi istediği için mi?”

Genç kız bu soruya daha önce kaç defa cevap verdiğini hatırlamamaktadır. Yine ‘aşk ile’ bir defa daha anlatmaya başlar.

Zorla başörtüsü takan birini tanımadığını, zorla takan olmasının mümkün olduğuna inanmadığını, insanların bu şekilde yaklaşmasının yanlış olduğundan uzun uzun bahseder. Bu sırada yan masada oturan bir adamın kendilerini dinlediğini fark eder. Kadın meraklıdır ve soruları artarda sıralar.

Genç kızın başörtülülerin iş ararken yaşadıkları sıkıntılardan bahsedince kadın, “Başka ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz?” diye sorar.

Bu arada yan masada oturan meçhul adam konuşmalara dikkat kesilir. Genç kız sokaklarda güvenlik kaygısı çektiklerinden, eskiden beri süregelen sözlü tacizlere son zamanlarda fiziksel müdahalelerin de eklendiğinden bahseder. Aşırı sağın yükselmesi ve artan islamofobiden en çok başörtülülerin etkilendiğinden bahsederken beklenmedik bir şey yaşanır.

Yan tarafta pür dikkat dinleyen adam ayağa kalkar ve genç kızın yanına gelir. Göz göze geldikten sonra konuşulanlara kulak misafiri olduğunu itiraf eder ve elinde bir kart uzatarak “Başınıza gelenleri duydum. Böyle olaylar kabul edilemez. Bundan sonra böyle bir şey olması halinde beni arayın!” der.

Genç kız şaşırır ve karta bakar. O bakarken adam devam eder: “Bundan sonra sizin koruma meleğinizim!” Yıllardır kötü bir imajı olan Avusturya polisinin bu jesti karşısında ne diyeceğini bilemez genç kız. Biraz toparlanınca mağdur olan diğer arkadaşlarının da arayıp arayamayacağını sorar. Cevap nettir: “Tabi ki arayabilirler. Görevimiz bu!”

Umarız Avusturya polisinin ‘koruma meleği’ olma tutumu yaygınlık kazanır. Çünkü bundan entegrasyon ve nihayetinde Avusturya kazanır. Bazı Müslüman gruplar ısrarla tüm bu süreci yok saysa da.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com